Dünya çapında düzenlenen COP zirveleri, iklim krizine yönelik kolektif çözümler üretmek için düzenleniyor. Ancak Cop29’un sonuçları, özellikle gelişmekte olan ülkeler için ciddi hayal kırıklıkları yarattı. Zirve sonrası, yetersiz olduğu eleştirilen iklim finansmanı anlaşması, hem ekonomik hem de ahlaki açıdan birçok soru işaretine yol açtı.
Adalet Krizi: İklim Finansmanında Büyük Uçurum
Gelişmekte olan ülkeler, yılda 1,3 trilyon dolar talep ederken sadece 300 milyar dolarlık bir taahhütle karşı karşıya kaldı. Hindistan’dan müzakereci Chandni Raina, bu miktarın iklim krizinin gerektirdiği önlemleri karşılamaktan uzak olduğunu belirterek durumu "adaletin bir parodisi" olarak nitelendirdi. Özellikle yoksul ülkeler, karbon salınımlarını azaltmak ve iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkmak için daha fazla desteğe ihtiyaç duyuyor.
Prosedürel Şeffaflık Eksikliği
Cop29 sırasında müzakere sürecindeki şeffaflık eksikliği, anlaşmaya yönelik güveni daha da zedeledi. Hindistan gibi ülkeler, görüşlerini dile getirmeden metinlerin kabul edildiğini vurgularken, son dakika yapılan arka oda anlaşmaları tartışmaları alevlendirdi. Küçük ada devletleri ve en az gelişmiş ülkeler ise taleplerinin dikkate alınmaması nedeniyle müzakereleri terk etti.
Küresel Dayanışma Zedeleniyor mu?
En az gelişmiş ülkeler bloğu, iklim finansmanı için verilen vaatlerin yetersizliğini vurgulayarak küresel dayanışma ruhunun zarar gördüğünü açıkladı. Özellikle savunmasız bölgelere yönelik herhangi bir özel tahsisin olmaması, bu ülkelerin karşı karşıya olduğu riskleri daha da artırıyor.
Eleştirilerin Ortasında Umut Işığı Var mı?
Bazı uzmanlar, uluslararası iş birliğinin devam etmiş olmasını olumlu bir adım olarak değerlendirirken, Greenpeace ve Oxfam gibi örgütler, daha radikal önlemler alınması gerektiğini savundu. Özellikle fosil yakıt şirketlerinin iklim finansmanına katkıda bulunması gerektiği konusunda geniş bir fikir birliği var.
Cop29, bir yandan diplomatik bir felaketin eşiğinden dönülmesini sağlarken diğer yandan yetersiz bir anlaşmanın adalet krizini derinleştirdiğini gözler önüne seriyor. İklim krizine karşı gerçek bir çözüm için daha şeffaf, kapsayıcı ve adil süreçlere ihtiyaç duyuluyor. Bu kriz, yalnızca politik bir mesele değil; insanlığın geleceği için bir sınav.
Comments