top of page
Yazarın fotoğrafıZeynep Derin Köseoğlu

Daha Az Eşya, Daha Çok Değer

Güncelleme tarihi: 24 Kas

Daha Az Eşya, Daha Çok Değer

Minimalizmle tanışmamın bir adı olduğunu o dönemde bilmiyordum; her şey, hiç ummadığım bir anda başladı. Sıradan bir gündü, belki de her zamanki gibi bir şeyler bulmak için dolapları açtığım, gözümün önündeki fazlalıkları görmezden geldiğim bir gündü. Ancak bu sefer farklıydı; her şey birden gözümde büyüdü. Dolaplar, çekmeceler, yüzeyler, her köşe sahip olduğum ama aslında ihtiyaç duymadığım eşyalarla doluydu. İlk defa, gerçekten ne kadar çok şey biriktirdiğimi fark ettim ve bu eşyaların, bir şekilde ruhumu daraltan birer yük olduklarını hissettim.


Bu fazlalıklarla yüzleşmek başlangıçta zordu. Uzun yıllar boyunca küçük anı parçaları, bir gün kullanırım diye sakladığım eşyalar, belki bir başkasında görünce ben de alayım dediğim ve sonra köşeye attığım birçok şey… Her birine anlam yüklemiştim, sanki bu eşyaları bırakmak bir şey kaybetmek demekti. Ancak bu düşünceyle yüzleşince fark ettim ki, aslında gerçekten değer verdiğim şeyler bu yığınların arasında kaybolmuştu.


Bir süre kendi içimde savaştım. Eşyaları bırakma fikri, beni savunmasız ve zayıf gösterecekmiş gibi geliyordu. "Bu kadar eşyanın arkasına neden saklanmışım?" diye sordum kendime. Ardından, yavaş yavaş küçük adımlarla fazlalıklardan kurtulmaya başladım. Öncelikle gözümün önünde olanlardan başladım; daha az kullandığım eşyalarımı elden çıkarırken zihnimde açılan alanın farkına vardım.

Eşyalar gittikçe, içimde boşalan bir alan belirmeye başladı. Ancak bu boşluk, korkutucu bir boşluk değildi; aksine özgürleştirici bir genişlikti. İçim hafifledikçe, bir zamanlar eşyaların kapladığı o alanın, aslında ruhumu kısıtladığını fark ettim.

Bu noktada, hayatımda değer verdiğim şeylerin yüzeye çıkmaya başladığını hissettim. Özgürlüğü, hafifliği, değerli anıları, küçük şeylerle mutlu olmayı yeniden keşfettim. Fiziksel olarak bıraktığım her şey, ruhumda yepyeni bir değerle dolmaya başladı. Kendimle yeniden bağlantı kurarken hayatıma dolan bu yeni değerler, minimalizm yolculuğumun en kıymetli armağanları oldu.


İşte eşyalarımı bırakmaya başladıkça hayatıma dolan ve bana gerçek zenginliği hissettiren 10 anlamlı şey:


1. Hafiflik ve Özgürlük

Eşyalarımdan vazgeçtikçe, içimde özgürlük rüzgarları esmeye başladı. Artık ne fiziksel ne de zihinsel fazlalıkların ağırlığını taşıyorum; yaşam alanımın sadeleşmesiyle beraber ruhum da ferahlık buldu.


2. Daha Geniş Bir Zihinsel Alan

Fazlalıklardan kurtulmak, zihnimi de sadeleştirdi. Düşüncelerimdeki karmaşayı azalttıkça daha net ve dingin bir ruh hali kazandım.


3. Gerçek İhtiyaçlarıma Odaklanmak

Eşyalarımı azaltırken "Gerçekten neye ihtiyacım var?" sorusunu sormaya başladım. Bu süreç, ihtiyaçlarımı ayırt etmeyi öğretti ve gereksiz tüketim alışkanlıklarımdan kurtulmamı sağladı.


4. Kazandığım Zaman

Eşyalarımı azalttıkça, onlara harcadığım zamanı da azalttım. Bu kazandığım zamanı artık sevdiklerimle kaliteli vakit geçirmek için kullanıyorum.


5. Sadelikten Gelen Mutluluk

Sadeleşme bana içsel bir huzur getirirken, aynı zamanda küçük şeylerde mutluluğu bulmayı öğretti. Küçük ama anlamlı şeylere odaklanmak beni ruhsal olarak tatmin etti.


6. Özgüven ve Cesaret

Eşyaları bırakmak başlangıçta korkutucuydu. Fakat zamanla, kendime olan güvenim arttı. Gereksiz yüklerden kurtulmak, kendime dair inancımı güçlendirdi.


7. Öz Değerin Yeniden Tanımı

Daha az eşyayla yaşamak, kendimi maddi varlıklarla değil, içsel değerlerle tanımlamayı öğretti. Bu süreçte, manevi değerlerimin kimliğimde daha önemli bir yer tuttuğunu fark ettim.


8. Deneyimlere ve Anılara Yer Açmak

Eşyalarım yerine deneyimlere yatırım yapmaya başladım. Artık, hatırladığım anılara ve yaşadığım deneyimlere daha çok önem veriyorum. Beni mutlu eden anılar, en değerli hazinelerim oldu.


9. Paylaşmanın Güzelliği

İhtiyaç duymadığım eşyaları bağışlayarak, paylaşmanın ne kadar anlamlı olduğunu öğrendim. Başkalarına faydalı olmanın verdiği mutluluk, iç huzurumu besledi.


10. Daha Derin Bir Şükran Hissi

Sahip olduklarımı, özellikle de az ama öz olanları, daha fazla takdir etmeye başladım. Hayatımda gerçekten değer verdiğim şeylerin kıymetini bilmek, bana sürekli şükran hissettirdi.



Minimalizmin bana öğrettiği en güzel şey, aslında azalan eşyalarımın yerini hayatımda içsel değerlerin doldurduğuydu. Artık maddi dünyaya değil, manevi zenginliklere ve anlamlı anılara sahip olmanın kıymetini biliyorum. Bu yolculuk bana eşyaların yerine değerlerle dolmayı öğretti. Şimdi hayatım, hafifliğin, özgürlüğün ve anlamın peşinden giden bir Zeynep olarak şekilleniyor.



Zeynep Derin Köseoğlu

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page