Denizli'nin Sarayköy ilçesinde yaşanan jeotermal kuyu patlaması olayı, kamuoyunun ve yetkililerin dikkatini çekmeye devam ediyor. TBMM Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, olayın ardından bölgeye giderek kuyu sahibi Halil Pekdemir ile görüştü ve konunun yargıya taşınması gerektiğini vurguladı.
Patlamanın üzerinden geçen iki haftaya rağmen, olayın detayları hala netlik kazanmamış durumda. Gülizar Biçer Karaca, basın önünde yaptığı açıklamada, olayın incelenmesi için yazılı belgelerin şeffaf bir şekilde paylaşılması gerektiğini vurguladı. Pekdemir'in iddialarına rağmen, sağlığa zararlı olup olmadığı konusunda endişeler devam ediyor.
Özellikle bölge halkı, jeotermal akışkanın içinde bulunan zararlı kimyasalların etkileri konusunda endişeli. Karaca'nın sızıntının jeotermal akışkan olduğunu belirtmesi üzerine Pekdemir, çıkan maddenin büyük bir kısmının gaz olduğunu kabul etti. Ancak, belgelerin kamuoyu ile paylaşılmaması ve yazılı kanıtların sunulmaması, endişelerin artmasına sebep oldu.
Gülizar Biçer Karaca, görüşmelerin ardından Sarayköy İlçe Başkanı Mesut Efe ve Sarayköy Belediye Başkanı Mehmet Salih Konya ile birlikte basın açıklaması yaparak, konunun ciddiyetini bir kez daha vurguladı. Doğal afet demesini eleştiren Karaca, olayın insan müdahalesiyle gerçekleşen bir felaket olduğunu belirtti. Ayrıca, bölge halkının yaşadığı endişeleri dile getirdi ve bağımsız kurumlarca yapılan detaylı incelemelerin sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılmasını talep etti.
Olayın şahidi Avukat H. Ozan Orpak, jeotermal kuyu patlamasıyla ilgili yaşananları doğrulayarak, videolu belgelerle olayın detaylarını ortaya çıkardı. Pekdemir'in, tarım arazileri olan köylülerle yaşanan tartışmayı reddetmesine rağmen, sosyal medyada paylaşılan videolarda yaşananlar açıkça görülebiliyor.
Sarayköy'de yaşanan jeotermal kuyu patlaması olayı, sadece bölge halkını değil, geniş bir kamuoyunu da endişelendiriyor. Şeffaflık ve sorumluluk talepleriyle gündeme gelen bu olay, yetkililerin ve ilgili kurumların hızla harekete geçmesini gerektiriyor. Güvenilir bilimsel verilerin ışığında alınacak önlemler, benzer olayların önüne geçilmesi ve çevrenin korunması adına hayati öneme sahip.
Jeotermal enerji gibi alternatif kaynakların kullanımı, doğru yönetildiğinde çevre dostu bir enerji seçeneği olabilir. Ancak, bu tür projelerin insan sağlığına ve çevreye olan etkilerinin dikkatle incelenmesi ve şeffaf bir şekilde paylaşılması gerekmektedir. Sarayköy'de yaşanan olay, bu önemin bir kez daha altını çiziyor ve benzer projelerin planlanması ve uygulanması sürecinde şeffaflık ve katılımcılığın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Comments