1 Ağustos'ta The Lancet Public Health dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma, ABD'deki farklı kuşaklar arasında kanser oranlarını inceledi. Çalışma, Gen X ve Milenyum kuşaklarının 17 farklı kanser türü için önceki kuşaklara kıyasla daha yüksek bir risk taşıdığını ortaya koyuyor. Aynı şekilde, beş kanser türünde de bu genç nesillerin ölüm oranlarının daha yüksek olduğunu belirtiyor. Bu artışların ardındaki sebepler henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, obezite ve çevresel toksinler gibi faktörlerin önemli bir rol oynadığı düşünülüyor.
Kanser Oranlarındaki Artış
Çalışmada, 1955 doğumlu kişilere kıyasla 1990 doğumlu kişilerde bazı kanser türlerinin görülme sıklığının 2-3 kat daha fazla olduğu bulundu. Özellikle ince bağırsak, tiroid, böbrek ve pankreas kanserlerinde bu artış dikkat çekici. Bilim insanları, bu artışların genç yaşta ya da erken yetişkinlik döneminde kanserojen faktörlere daha fazla maruz kalınmasından kaynaklandığını belirtiyor. Bu durum, genç kuşakların yaşlandıkça artan bir kanser yükü taşıyacaklarına işaret ediyor.
Ölüm Oranlarındaki Artış
Çalışma, 2000-2019 yılları arasında 23,654,000 kanser teşhisi ve 7,348,137 kanser kaynaklı ölüm vakası üzerinde yapılan incelemelere dayanıyor. Beş kanser türünde (karaciğer ve intrahepatik safra kanalı, endometriyal, safra kesesi ve diğer safra yolları, testis, kolorektal kanserler) genç nesillerin ölüm oranlarında artış gözlendi. Bu bulgular, genç nesillerin kanser riskinin yalnızca daha fazla kanser tespiti ve teşhisiyle açıklanamayacağını, gerçek bir artış olduğunu gösteriyor.
Kanser Oranlarındaki Keskin Artışın Nedenleri
Çalışmada obezitenin, genç kuşaklar arasında artan kanser oranlarında büyük bir rol oynadığı belirtiliyor. Çalışmada listelenen 17 kanser türünden 10'u obezite ile ilişkili bulunuyor. 1970'lerden bu yana, tüm yaş gruplarında obezite oranları arttı, ancak bu artış en hızlı şekilde 2-19 yaş arası gençlerde görüldü.
Obezite dışında, sedanter yaşam tarzı, uyku düzenlerindeki değişiklikler ve çevresel kimyasalların da bu artışta etkili olabileceği düşünülüyor.
Diyet ve Bağırsak Mikrobiyomunun Kanser Üzerindeki Etkisi
Batı diyeti olarak adlandırılan, doymuş yağ, şeker, rafine tahıl ve ultra işlenmiş gıdalar açısından zengin beslenme tarzı, artan kanser riskiyle ilişkilendiriliyor.
Özellikle sindirim sistemi ile ilgili bazı kanserler doğrudan obezite ile ilişkili olmasa da, bağırsak mikrobiyomundaki değişikliklerin de bir rol oynayabileceği düşünülüyor. Bu, Batı diyeti ve antibiyotik kullanımındaki artışla birlikte, bağırsak mikrobiyomunun ciddi şekilde etkilendiği ve bazı kanser türleri ile ilişkilendirildiği anlamına geliyor.
Bu çalışma, Gen X ve Milenyum kuşaklarının daha yüksek kanser riski taşıdığını ve bu artışın muhtemelen obezite, Batı diyeti, bağırsak mikrobiyomu değişiklikleri ve çevresel toksinler gibi faktörlerden kaynaklandığını gösteriyor.
Bu bulgular, genç nesillerin ilerleyen yaşlarda daha büyük bir kanser yükü ile karşı karşıya kalabileceğini ve bu durumun halk sağlığı açısından ciddi sonuçlar doğurabileceğini ortaya koyuyor.
Comentarios