Dünya üzerindeki kara alanlarının dörtte üçünden fazlasının kuruma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi'nin (UNCCD) son raporu, küresel bir uyarı niteliğinde. Artan kuraklık, yaşamı destekleyen nemin azalmasıyla sadece doğayı değil, insanları ve ekonomileri de ciddi şekilde etkiliyor. Raporda, "kuraklık" terimi, geçici yağış eksikliğinin ötesine geçerek kalıcı ve amansız bir iklim tehdidi olarak tanımlanıyor.
Kuraklık ve Kalıcı Etkiler
Antarktika hariç, dünya kara parçalarının %40’ı kurak alanlardan oluşuyor ve bu oran her geçen yıl artıyor. İnsan kaynaklı iklim değişikliği, toprağı daha kuru hale getirerek ekin kayıplarından biyolojik çeşitlilik azalmasına, su kıtlığından zorunlu göçe kadar pek çok sorunu tetikliyor. Şu anda dünya nüfusunun dörtte biri, genişleyen kurak alanlarda yaşıyor. Bu rakamın 2100 yılına kadar beş milyara çıkabileceği tahmin ediliyor.
Kurak alanlarda yağışın %90’ı buharlaşırken, bitki örtüsünü desteklemek için sadece %10 oranında su kalıyor. Bu durum, özellikle tarıma bağımlı bölgelerde gıda üretimini ciddi şekilde etkiliyor. Örneğin, Kenya’da mısır üretiminin 2050’ye kadar yarı yarıya azalacağı öngörülüyor.
İnsan ve Ekosistemler Üzerindeki Tehdit
Artan kuraklık, sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik bir sorun. Afrika'da 1990-2015 yılları arasında artan kuraklık nedeniyle gayri safi yurtiçi hasılanın %12’si kaybedildi. Yoksulluğu derinleştiren bu durum, yerel kaynakların aşırı sömürülmesine ve ekosistemlerin bozulmasına yol açıyor.
Kuraklık, ayrıca su kıtlığını artırarak hastalıklara, ölümlere ve geniş çaplı göçlere neden oluyor. Raporda, "Kuraklık sona erer; ancak bir bölgenin iklimi daha kuru hale geldiğinde, eski koşullara dönmek imkansız hale gelir," deniliyor.
Çözüm ve Umut
Uzmanlar, sera gazı emisyonlarının azaltılmasının kuraklık etkilerini hafifletebileceğini vurguluyor. Ayrıca sürdürülebilir tarım, su yönetimi, yeniden ormanlaştırma ve yeniden vahşileştirme gibi yöntemlerin kuraklıkla mücadelede etkili olabileceği belirtiliyor.
UNCCD baş bilim insanı Barron Orr, "Fosil yakıtların yakılması dünyanın geniş bir kısmında kalıcı kuraklığa neden oluyor," diyerek politikacıları harekete geçmeye çağırıyor. University College London'dan Mark Maslin ise, "Sera gazı emisyonlarını azaltabilir ve dünyanın kuruduğunu kabul ederek uyum sağlayabiliriz," diyor.
Geleceğimizi Koruma Sorumluluğu
Dünya hızla kuruyor, ancak alınacak önlemlerle bu sürecin etkileri azaltılabilir. Toprak, su ve orman yönetimi politikalarının hızla uygulamaya konması, küresel kuraklık krizine çözüm olabilir. Bugün harekete geçmek, sadece doğayı değil, insanlığın geleceğini de koruyacak.
Comments