top of page

Yaz Mevsimini Nasıl Karşıladın?

Güncelleme tarihi: 7 gün önce

Yaz Mevsimini Nasıl Karşıladın?

Yaz geldi. Geldi mi gerçekten? Takvim yazı gösteriyor ama bazen içimde hala ilkbahardan kalan yarım kalmış bir serinlik dolaşıyor. Sabahları pencereden giren ışık daha parlak. Kuşların sesini daha erken duyabiliyorum. Ama ben hala kalkmakta zorlandığım bazı sabahlar yaşıyorum. Güneş pencereden içeri sızıyor, hadi diyor bana. Bedenim kıpırdıyor ama ruhum hala örtüsüne sarılmış gibi. Yaz geldi, evet. Ama ben neredeyim?


Bazen mevsim değişiyor ama biz değişemiyoruz. Güneş ısıtıyor, deniz çağırıyor, balkonlar kalabalıklaşıyor. İnsanlar tatil planı yapıyor, mayo bakıyor, güneş kremleri çantalara atılıyor. Ama bazen içimizdeki sessizlik dışarıdaki hareketliliğe karışamıyor. Hatta o sesler bize uzaktan bir film sahnesi gibi geliyor. Bu yüzden bu yaz başında kendime küçük bir söz verdim. Bu yaz, sadece güneşi değil, içimde saklı kalmış ışıkları da ortaya çıkaracağım. Gölgeye hapsolmuş ne varsa, biraz ısıtacağım. Önce ruhumu yaz mevsimine hazırlayacağım.


Küçük şeylerle başladım. Yaz demek illa ki tatile gitmek, bronzlaşmak, deniz kenarında bir şeyler yudumlamak değil. Bazen yaz, sabah kahveni balkona taşımaktır. Üzerine ince bir şal alsan da o sabahın serinliğinde oturup kuşların sesini dinlemek ne harika. Bazen yaz, kış boyunca rafta duran, unuttuğun o sandaletleri çıkarmaktır. Tozunu silmek, belki de kendinle birlikte…


Bazen de yıllardır açmadığın bir defteri açıp "yaz" demektir. Evet, tam anlamıyla yazmak. Kelimelerin içini açmak, kendine yol bulmak, sessizliği harflerle çoğaltmak.


Geçen gün yürüyüşe çıktım. Bildiğim sokakları, tanıdık ağaçları gördüm ama havada yeni bir koku vardı. Taze çimen, biraz lavanta, biraz da umut. Hava sıcaktı, içimde bir şey daha sıcaktı. An geldi, güneş yakmaya başladı. Gölgeye çekildim, biraz nefeslendim. An geldi, hafif bir esintiyle serinledim. O anda fark ettim ki, yaz sadece dışarıda değil, yürüdükçe içimde de yeşeriyor. Her adımda biraz daha uyanıyorum. Sanki kış boyu kendini saklamış olan bir parçam, şimdi yeni yeni gözlerini açıyor.


Eski yazlar geldi aklıma. Çocukken yaz demek özgürlüktü. Okul yok, ödev yok. Sokakta saatlerce oynamak, top peşinde koşmak, dondurma yemek, bisiklete binmek, denize girmek, sudan çıkmayıp dudaklarımız morarana kadar yüzmek. Akşamları karpuz peynir eşliğinde balkon sefası. O zamanlar zamanın ne kadar kıymetli olduğunu bilmiyorduk ama doyasıya yaşıyorduk. Şimdi o çocukluk kadar özgür değiliz belki ama hala içimizde o çocuğun esintileri var. Şimdi yaz biraz daha sessiz, biraz daha yavaş belki ama hala özgürlük taşıyor içinde. Hala sınırları kaldıran, yarın ne olur diye düşünmeden bugünü yaşama cesareti veren bir mevsim.


Bu yaz, ben de kendime o cesareti vermek istiyorum. Bugünü yaşamak istiyorum. İçimden geldiği gibi. Plan yapmadan, her dakikayı anlamlandırmaya çalışmadan. Bazen sadece yürümek, bazen sadece bir ağacın altında oturmak, bazen sadece gökyüzüne bakmak. Hatta hiçbir şey yapmamak. Evet, bu yaz biraz da "hiçbir şey yapma" iznini veriyorum kendime.


Çünkü bu yaz, bedenimi değil sadece, ruhumu da hafifletmek istiyorum. Fazlalıkları atmak, hem dolaptaki kalın kıyafetleri, hem de içimdeki kıştan kalma duyguları. Belki kırgınlıkları, belki ertelediğim konuşmaları. Beni ağırlaştıran ne varsa, yavaş yavaş bırakmak istiyorum. Belki bir sabah erkenden uyanıp gün doğumunu izlemek, belki bir akşam dalgaların sesine karışmak. Beni iyi hissettiren ne varsa, ona yer açmak. Yazı hissederek yaşamak.


Bazen düşünüyorum. Yazı karşılamak aslında biraz da kendini karşılamak gibi. Aynaya bakmak gibi. Ben bu yıl ne kadar büyüdüm diye sormak. Hangi hayalim hala benimle, hangi korkularım hala omzumda? 


Tıpkı doğanın değişimi gibi, biz de mevsim mevsim değişiyoruz fark etmeden. Bazen içimizde bahar açıyor, bazen sonbahar gibi dökülüyoruz. Kimi günler içimiz kış gibi buz tutuyor. Ama önemli olan hangi mevsimde olduğumuzu fark etmek, kendimize dürüstçe bakmak. Çünkü bazen dışarıda yaz olur ama içimizde sonbahar rüzgarları eser. Bir kar tanesi gibi ürpeririz güneşin tam ortasında. Önemli olan, içimizdeki mevsimi fark etmek, ona göre davranmak.


Güneş açtı diye mutlu olmak zorunda değiliz. Ama o güneşe içimize sızsın diye izin verebiliriz.


Ben bu yazı ne hissettiğime kulak vererek farkındalıkla yaşamak istiyorum. Her gün aynı tempoda olamayacağımı biliyorum. Bazen parlayan bir güneş gibi hissedeceğim, bazen gölgede kalmış bir yaprak gibi. Ama bu da yazın bir parçası. Her şeyin her zaman parlak olması gerekmiyor. Gölge de var, serinlik de. Bazen serin bir esinti, kavurucu bir sıcaktan daha iyi gelebiliyor.


İşte bu yaz, böyle bir yaz. Belki sade, belki yavaş. Ama samimi. Kendime en yakın durduğum, kelimelere en çok sarıldığım bir mevsim. Dışarıdaki yazla içimdeki yaz birbirine karışıyor ve bu karışım bana iyi geliyor.


Unutma, yaz sadece bir mevsim değil. Kendine dönmek, kendini yeniden sevmek, kendini yeniden tanımak için yaz bazen bir fırsattır.


Peki sen bu yazı nasıl karşıladın? İçindeki güneşi hissedebildin mi? Sen içinde hangi mevsimi yaşıyorsun? Düşüncelerini bizimle de paylaşmanı çok isterim 💜


Mutlulukla kalın :)


Gizem Görhan Yağmur


Comentarios

Obtuvo 0 de 5 estrellas.
Aún no hay calificaciones

Agrega una calificación
Sosyal Medya'dan takip et
  • Facebook
  • Instagram
  • X
ekolojik evim logo beyaz
Düşüncelerini Paylaş

​Email : info@ekolojikevim.com.tr

​​​

Haber Bültenimize Abone Olun • Kaçırmayın!

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz!

bottom of page