top of page

Arama Sonuçları

"" için 507 öge bulundu

  • 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü

    Her yıl 10 Aralık  tarihinde kutlanan Dünya İnsan Hakları Günü , Birleşmiş Milletler’in 1948 yılında kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin yıl dönümünü anmak için düzenlenir. Bu özel gün, insanların eşit haklarla, onur ve özgürlük içinde yaşama hakkını vurgular. İnsan Haklarının Önemi İnsan hakları, insanlığın onurunun temelini oluşturur. Eğitim, sağlık, ifade özgürlüğü, barış içinde yaşama hakkı gibi temel haklar, her bireyin sahip olduğu evrensel değerlerdir. Bu hakların korunması, toplumsal adalet ve sürdürülebilir bir geleceğin temel taşını oluşturur. Türkiye ve İnsan Hakları Türkiye'de insan hakları konusu, özellikle kadın hakları, ifade özgürlüğü ve çocuk işçiliği gibi alanlarda tartışılmaya devam etmektedir. 2023 verilerine göre, kadın cinayetlerinde hala ciddi bir artış yaşanmakta ve kadınların %38’i hayatlarının bir döneminde şiddetle karşı karşıya kalmaktadır. Aynı şekilde ifade özgürlüğü ile ilgili sınırlamalar ve çocukların çalışma koşulları gibi konular, dikkat çeken insan hakları ihlallerindendir. Doğal Haklar ve İnsan Hakları İnsan haklarının korunması, doğa ile olan ilişkimizden bağımsız düşünülemez. Yaşanabilir bir çevre, insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır. Toplumların çevre bilinciyle hareket etmesi, gelecekteki nesillerin temel haklarını güvence altına alacaktır. Evrensel İnsan Hakları İçin Harekete Geçin Bugün, insan hakları için farkındalık yaratmak ve bu hakları korumak adına adım atmanın tam zamanı. Eğitimden sağlığa, adaletten ifade özgürlüğüne kadar hakların korunması için bireysel ve toplumsal sorumluluğumuzu yerine getirelim.

  • Pestisitlerin Kansere Yolculuğu: Brezilya’dan Çarpıcı Veriler

    Brezilya'nın Paraná eyaletinde yapılan bir araştırma, kırsal kesimde çiftlik işleri sırasında pestisitlere maruz kalan kadınların meme kanserine yakalanma riskinin %60 oranında arttığını ve metastaz riskinin %220 daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre bu durum, kadınların doğrudan pestisit püskürtmemesine rağmen, koruyucu ekipman temizleme ve kıyafet yıkama gibi dolaylı yollarla kimyasallara maruz kalmalarından kaynaklanıyor. Çalışmanın Detayları Environmental Science & Technology dergisinde yayımlanan ve türünün ilk örneği olan bu araştırma, pestisitlere maruz kalan ve kalmayan kadınlar arasında kıyaslama yaparak 758 denek üzerinde gerçekleştirildi. Çalışmanın baş yazarı Carolina Panis, pestisit maruziyetinin kırsal kesimde yaşayan kadınlar arasında meme kanseri insidansını önemli ölçüde artırdığını doğruladı. Araştırmada kadınların idrar örneklerinde glifosat, atrazin ve 2,4-D gibi pestisitler bulundu. Bu maddeler Dünya Sağlık Örgütü ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından kanserojen veya muhtemel kanserojen olarak sınıflandırılmaktadır. Kırsal Yaşamda Görünmez Tehlikeler Pestisit kullanımı, sadece ürünlerin ilaçlanmasını yapanları değil, çevrede yaşayanları da ciddi şekilde etkiliyor. 51 yaşındaki Maria Elizete Chaud’un hikayesi, bu durumun çarpıcı bir örneği. Chaud, 2016 yılında meme kanseri teşhisi aldı ve kemoterapi, radyoterapi ile birlikte bir dizi ameliyat geçirdi. Çocukluğundan itibaren pestisit yoğun bir ortamda yaşadığını belirten Chaud, "Eldiven giymek hiç aklıma gelmedi. Zehir, yaşamımızın her yerindeydi," dedi. Brezilya’nın Pestisit Politikası ve Sonuçları Brezilya, dünyanın en müsamahakâr pestisit düzenlemelerine sahip ülkelerden biri olarak öne çıkıyor. Avrupa Birliği gibi daha sıkı düzenlemelere sahip bölgelerle kıyaslandığında, Brezilya'daki pestisit maruziyet seviyeleri birkaç kat daha yüksek. Glifosat gibi kimyasalların kullanım oranı burada oldukça yüksek ve bu durum kırsal nüfusu önemli sağlık riskleriyle karşı karşıya bırakıyor. Çözüm İçin Adımlar Araştırmanın sonuçları, pestisit maruziyetine karşı daha sıkı düzenlemelerin uygulanması gerektiğini vurguluyor. Özellikle çiftlik işlerinde çalışan kadınların koruyucu ekipman kullanımı konusunda eğitilmeleri ve bu ekipmanlara kolay erişimlerinin sağlanması hayati öneme sahip. Ayrıca, pestisitlerin güvenli kullanımı konusunda farkındalık oluşturulmalı ve alternatif, çevre dostu tarım yöntemleri teşvik edilmelidir. Pestisit maruziyeti, görünmez ancak ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Bu çalışmanın ışığında, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde farkındalık oluşturmak, bu sorunun çözümüne katkıda bulunacaktır. Sağlıklı bir gelecek için daha sürdürülebilir ve insan sağlığına duyarlı tarım politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır.

  • Alberta Petrol Kumulları: Enerji Bağımsızlığı mı, Ekolojik Felaket mi?

    Kanada'nın Alberta eyaletinde bulunan petrol kumulları (tar sands), dünya çapındaki en büyük petrol rezervlerinden birini barındırıyor. Bu dev enerji kaynağı, ekonomik faydaları kadar çevresel yıkımlarıyla da gündemde. Bu makalede, Alberta petrol kumullarının ekolojik ve toplumsal etkileri, üretim sürecindeki çevresel tahribat ve günümüzdeki sonuçları ele alınmaktadır. Kanada'nın zift kumları projeleri, çevresel etkileri ve yerli halkların yaşamlarını tehdit eden sonuçları nedeniyle tartışmaların odağında. Dünyanın dördüncü en büyük petrol yatağı olan bu bölge, bitüm çıkarımı sırasında devasa miktarda toksik atık su üretmektedir. Bu atık sular, şu anda 270 km²'lik bir alanı kaplayan devasa atık havuzlarında biriktiriliyor. Ancak uzmanlar, bu havuzların sızıntı yaparak çevreye ve yeraltı sularına zehirli maddeler yayma riski taşıdığı konusunda uyarılarda bulunuyor. Büyük Çevre Felaketi: 2023 ve Sonrası 2023 yılında Alberta eyaletindeki Imperial Oil'in Kearl tesisinde 5,3 milyon litre toksik atık su sızdı. Daha da endişe verici olan, bu olayın ardından bir başka atık havuzunun yaklaşık dokuz aydır toksik su sızdırdığı ortaya çıktı. Bu durum, özellikle Athabasca Nehri'nin aşağısında yaşayan yerli halk arasında büyük bir endişeye yol açtı. Fort Chipewyan gibi yerleşim yerleri, içme sularını Athabasca Gölü'nden sağlıyor ve aynı zamanda avcılık, balıkçılık ve geleneksel bitki toplama faaliyetleriyle yaşamlarını sürdürüyor. Ancak bu kirlilik olayları, yerel halkın sağlığı ve geleneksel yaşam biçimlerini ciddi şekilde tehdit ediyor. Yerli Halkların Tepkisi ve Hukuki Mücadele 2024 yılında Athabasca Chipewyan First Nation, Alberta Enerji Düzenleyici Kurumu’nu (AER) çevresel düzenlemeleri ihmal ettiği ve yerel toplulukların haklarını göz ardı ettiği gerekçesiyle dava etti. Yerli liderler, hükümetin ve düzenleyici kurumların bu tür felaketleri önlemek ve toplumları zamanında bilgilendirmek konusunda başarısız olduğunu belirtti. "Aşırı Çıkarma" ve Çevresel Tahribat Kanada'nın zift kumları, 142.000 km²’lik bir alanı kaplıyor ve bu ormanlık alanların geniş ölçekte yok edilmesine yol açıyor. Jesse Cardinal, bu durumu "aşırı çıkarım" olarak tanımlıyor ve çevresel etkilerin geri döndürülemez boyutlara ulaşabileceğini vurguluyor. Tar sands projeleri yalnızca doğal yaşam alanlarını yok etmekle kalmıyor, aynı zamanda karbon emisyonları ve su kaynaklarının tükenmesi gibi sorunlara da neden oluyor. Hükümet ve endüstrinin atık havuzlarını temizleme ve arazi restorasyonu konusundaki planları hâlâ oldukça geride. Bu durum, giderek büyüyen toksik atık su miktarını yönetmek için sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını daha da acil hale getiriyor. Kanada'nın tar sands projeleri, ekonomik faydaları ile çevresel zararları arasındaki dengeyi yeniden değerlendirmesi gereken bir dönüm noktasında. Yerli halkların sesi, bu süreçte çevresel adaletin sağlanması ve doğanın korunması için kritik bir rol oynuyor.

  • Doğanın Bilge Koruyucuları

    Dünyanın dört bir yanında, yaşlanmanın yalnızca insanlar için değil, hayvanlar için de bilgelik getirdiğini gösteren pek çok örnek bulunuyor. 127 yaşındaki büyük ağızlı bufalo balığı, 392 yaşındaki Grönland köpek balığı ya da 10.000 yıllık süngerler, doğanın ne denli uzun ömürlü bireyler barındırabileceğini gözler önüne seriyor. Ancak, bu yaşlı hayvanlar yalnızca etkileyici yaşlarıyla değil, aynı zamanda ekosistemler için taşıdıkları hayati bilgilerle de dikkat çekiyor. Peki, bu yaşlı bireyleri avlamanın ekosistemler üzerindeki yıkıcı etkilerinin farkında mıyız? Yaşlı Hayvanların Ekosisteme Katkıları Araştırmalar, hayvanların yaşlandıkça çevrelerine dair daha fazla bilgi edindiklerini ve bu bilgileri genç bireylere aktardıklarını gösteriyor. Örneğin: Dişi filler , sosyal hafızaları sayesinde kimlerin dost, kimlerin düşman olduğunu bilir ve tehlikeleri algılayarak gruplarını yönlendirir. Orkalar , özellikle menopoz sonrası dönemde, balıkçılık alanlarını belirlemek gibi hayati bilgiler sunar. Derin deniz mercanları , binlerce yıl boyunca deniz yaşamı için barınak sağlar ve ekosistemi destekler. Yaşlı bireylerin yokluğu, yalnızca bilgi kaybına yol açmakla kalmaz; aynı zamanda sosyal yapıları çökertir ve popülasyonların zamanla daha kırılgan hale gelmesine neden olur. İnsan Faktörü: En Büyük Tehdit Araştırmalara göre, yaşlı hayvanların avlanması yalnızca bireysel kayıplarla sınırlı kalmaz. Örneğin: Balıkçılıkta büyük balıkların hedef alınması, popülasyonun kolektif hafızasını zayıflatır. Filler gibi türlerde yaşlı bireylerin avlanması, sosyal grupların liderlik ve rehberlik kapasitesini düşürür. Bu tür eylemler, bir popülasyonun kendini toparlama yeteneğini zayıflatır. Hatta balıkçılık yasakları gibi koruma önlemlerinin ardından bile bazı türlerin neden iyileşemediği bu şekilde açıklanabilir. Uzun Ömürlülük Koruması: Yeni Bir Yaklaşım Ekolojistler, "uzun ömürlülük koruması" adı verilen bir yaklaşımı savunuyor. Bu yaklaşım, yaşlı hayvanların korunması için hedefli politikalar geliştirilmesini öngörüyor. Araştırmalar, bu yaşlı bireylerin ekosistemin biyolojik çeşitliliğini ve hizmetlerini sürdürmede hayati bir rol oynadığını ortaya koyuyor. Örneğin: Yaşlı bireyler, su kaynaklarının nerede bulunacağı veya kıtlık zamanlarında ne yenileceği gibi kritik bilgiler taşır. Bu bilgiler, yalnızca hayatta kalmak için değil, aynı zamanda ekosistemlerin genel sağlığı için de gereklidir. İnsan Toplumları ve Yaşlılık Bu araştırmalar, sadece hayvanlar için değil, aynı zamanda insanlar için de yaşlı bireylerin önemini düşünmeye teşvik ediyor. Yaşlı bireylerin bilgeliklerini ve deneyimlerini toplumlarımıza daha iyi entegre etmek, sadece ekosistemler için değil, insanlık için de sürdürülebilir bir gelecek inşa etmenin anahtarı olabilir. Yaşlı hayvanlar, doğanın hafızası ve bilgelik taşıyıcılarıdır. Onların korunması, yalnızca bu bireylerin değil, aynı zamanda tüm ekosistemlerin devamlılığı için kritik bir öneme sahiptir. Bilim insanlarının "uzun ömürlülük koruması" çağrısı, hem doğaya hem de insana daha derin bir saygı duymanın gerekliliğini vurguluyor. Yaşlı bireylerin kaybının geri dönüşü zor bir kültürel ve ekolojik çöküşe yol açabileceğini unutmamalıyız. Bu nedenle, her birimizin bu bilge bekçileri koruma sorumluluğunu üstlenmesi gerekiyor.

  • EE Sözlük: Karbon Nötr Nedir?

    Karbon Nötr, bir kişi, kurum veya faaliyet sonucu atmosfere salınan karbondioksit (CO₂) ve diğer sera gazlarının sıfırlanması anlamına gelir. Bu, salınan emisyonların azaltılması ve kalan miktarın dengeleme yöntemleriyle (örneğin, ağaç dikimi veya karbon kredisi alımı) telafi edilmesiyle sağlanır. Karbon nötrlük, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir hedef olarak kabul edilir. ♻️ Karbon Nötrlük Nasıl Sağlanır? Emisyon Azaltımı: Fosil yakıt tüketimini azaltarak yenilenebilir enerjiye geçiş yapmak. Enerji verimliliğini artırmak. Sürdürülebilir ulaşım ve üretim yöntemlerini benimsemek. Karbon Dengeleme: Ormanlık alanlar oluşturmak. Karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojilerini kullanmak. Karbon kredileri satın almak. Sıfır Atık ve Döngüsel Ekonomi: Geri dönüşüm ve atık yönetimiyle kaynak tüketimini minimize etmek. 🌍 Karbon Nötrlüğün Önemi İklim Kriziyle Mücadele: Küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlamak için karbon nötrlük hayati önem taşır. Sürdürülebilir Gelecek: Doğal kaynakların korunması ve sağlıklı bir çevrenin geleceğe taşınması sağlanır. Ekonomik Fırsatlar: Yeşil teknolojilere geçiş, inovasyon ve yeni iş imkanları yaratır.

  • ÇMO’dan Uyarı: İzmir’in Kalbinde Nükleer Atıklar Yakılıyor Mu?

    2007 yılında, İzmir Gaziemir’de eski bir kurşun ve akü geri kazanım tesisinin bahçesinde tespit edilen radyoaktif ve tehlikeli atıklar, aradan geçen on yıllara rağmen bölgede çevre ve halk sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Bu durum, kamuoyunda “İzmir’in Çernobil'i” olarak anılan büyük bir çevre skandalının merkezinde yer alıyor. Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İzmir Şubesi, bu kritik sorunla ilgili son gelişmeleri değerlendiren ayrıntılı bir açıklama yaparak, mevcut durumun daha da büyük riskler taşıdığına dikkat çekti. Endişe Yaratan İddialar 23 Temmuz 2024 tarihinde söz konusu alanda çalışmalara başlandığı gözlemlendi. Ancak 22 Kasım 2024 tarihinde Gaziemir Belediye Başkanı Ünal Işık’ın, atıkların kamyonlarla Soma’daki bir çimento fabrikasına taşınıp orada yakıldığı yönündeki iddiaları, kamuoyunda şüphe ve endişe yarattı. Bu iddialar, temizlik sürecinin şeffaflıktan uzak olduğu ve yeni çevresel riskler oluşturduğu üyesi olan bir çok soruyu da beraberinde getirdi. ÇMO’nun Talepleri ve Soruları İzmir Şubesi tarafından yapılan yazılı açıklamada, çevre ve halk sağlığını koruma adına şu talepler ve sorular dile getirildi: Atıklar Gerçekten Taşındı Mı?: Soma’daki bir çimento fabrikasına radyoaktif ve tehlikeli atıkların taşınıp yakıldığı iddialarının doğruluğu sorgulanıyor. Atıkların niteliklerinin ve bertaraf yöntemlerinin detaylıca açıklanması talep ediliyor. Yakma Sonrası Riskler: Bu atıkların yakılması sonucu atmosfere salınacak kirleticilerin tespiti, yanma sonrası ortaya çıkan atıkların içeriği ve bertaraf yöntemleri önem arz ediyor. Denetim Eksikliği: Alandaki çalışmalarda, çevre halkından gelen şikayetlerin dikkate alınmadığı ve temizlik çalışmalarının yeterince denetlenmediği ileri sürülüyor. Koruma ve Eğitim: Atıkların taşınması ve işlenmesi sırasında çalışan işçilerin gerekli koruyucu ekipmanın sağlanıp sağlanmadığı ve yeterli eğitim verilip verilmediği sorgulanıyor. Doz Hızı Ölçümleri: Sahada ve çevresinde doz hızı ölçümleri yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa bu ölçümlerin mekânsal olarak hangi noktaları kapsadığının açıklığa kavuşturulması isteniyor. Şeffaflık İçin Talepler ÇMO, çevre ve halk sağlığını koruma sürecinde şeffaflığın ve kamuoyunun bilgilendirilmesinin önemine vurgu yaparak şu adımların atılması gerektiğini belirtti: Bağımsız Denetim:  Tüm çalışmaların bağımsız uzmanlar tarafından denetlenmesi. Düzenli Bilgilendirme:  Kamuoyunun süreç boyunca düzenli olarak bilgilendirilmesi. Eksiksiz Bertaraf:  Radyoaktif ve tehlikeli atıkların tümünün mevzuata uygun şekilde bertaraf edilmesi. İzmir’in Gaziemir bölgesinde yıllardır süren bu çevre felaketi, sadece yerel halkın değil, ülke çapında herkesin dikkatini çekmesi gereken bir sorun. Radyoaktif ve tehlikeli atıkların doğru şekilde bertaraf edilmesi, çevresel adaletin ve toplum sağlığının korunmasının önemli bir adımıdır. Yetkililerin sorumluluklarını yerine getirmesi, bağ

  • Seferihisar: Türkiye'nin İlk Sakin Şehir Temsilcisi

    Seferihisar, Türkiye'nin Ege Bölgesi'nde yer alan İzmir iline bağlı bir ilçedir. Doğal güzellikleri, tarihi dokusu ve sakin atmosferiyle tanınan bu ilçe, İzmir şehir merkezinin yaklaşık 45 km güneyinde konumlanır. Seferihisar, MÖ 4. yüzyıla kadar uzanan bir tarihe sahiptir ve antik çağda “Teos” olarak biliniyordu. Zengin tarihi mirası, antik kalıntılar ve eski taş yapılarla günümüzde de hissedilebilir. Seferihisar, Türkiye'nin "Sakin Şehir" (Cittaslow) unvanını taşıyan ilk ilçelerden biridir. Bu unvan, ilçe sakinlerinin yaşam kalitesini artıran, çevreye duyarlı ve yavaş şehir anlayışını benimseyen bir yaşam biçimini temsil eder. Seferihisar, doğal güzellikleri ve organik ürünleriyle ünlüdür, burada yerel ekonomiyi tarım, balıkçılık ve turizm destekler. Seferihisar'da Gezilecek Yerler Seferihisar'da keşfedilecek birçok harika nokta bulunur. Bunlardan bazıları şunlardır. Teos Antik Kenti MÖ 1000'li yıllarda Şarap Tanrısı Dionysos'un oğlu Athamas tarafından kurulduğu öne sürülür. İlk yerleşimin MÖ 1080'lerde başladığı ve Dionysos adına yapılan tapınağın Anadolu'nun en büyük tapınaklarından biri olduğu bilinir. Teos, MÖ 6. yüzyıla kadar ticaret açısından önemli bir merkezdi ve Mısır'a kadar uzanan ticari ilişkiler geliştirmiştir. Teos, MÖ 1050-1000 yıllarında kurulduğuna dair genel görüşler mevcuttur. Teos'un keşif ve kazı çalışmaları 18. yüzyıla kadar uzanır. 1764-1765 yıllarında R. Chandler, Dionysos Tapınağı'nı inceleyerek bilim dünyasına tanıtmıştır. 1837'de W. Hamilton, Teos'u ziyaret edip gözlemlerini yayımlamıştır. 1862'de R. Pullan, Dionysos Tapınağı'ndaki kazıları yapmış ve tapınaktaki değişiklikleri belirtmiştir. 1924'te Fransız araştırmacılar kazılar yapmıştır. 1962-1966 yıllarında Ankara Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından yoğun kazı ve araştırma çalışmaları gerçekleştirilmiştir. 2010 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ankara Üniversitesi'nin ortak çalışmalarıyla kazılar yeniden başlamış ve Prof. Dr. Musa Kadıoğlu tarafından 2016 yılına kadar yürütülmüştür. Sığacık Kalesi Sığacık Mahallesi'nde ve Sığacık Limanı'nın kuzeydoğusunda yer alır. Kalenin, Selçuklular döneminde inşa edildiği tahmin edilmektedir. Aydınoğulları ve Osmanlılar dönemlerinde onarımlar görmüştür. Özellikle, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos Seferi'ne hazırlık amacıyla Piri Reis'in önerisi doğrultusunda, donanma komutanı Parlak Mustafa Paşa tarafından Teos harabelerinden alınan taşlarla 1521-1522 yıllarında büyük bir tamir gerçekleştirilmiştir. Akkum Plajı ve Ekmeksiz Plajı Akkum Plajı, Sığacık'a en yakın ve en popüler plajdır. Büyük bir koyda yer alır ve belediye ile özel işletmelere ait tesisler bulunur. Turkuaz deniziyle ünlü bu plaj, windsurf ve scuba diving gibi su sporları için de uygundur. Eylül ayında su sıcaklığı yaz aylarına göre daha ılıktır ve plaj durgundur. Mavi bayraklı Akkum Plajı, engelli erişimine de uygun olup, engelliler için özel şezlong, şemsiye, rampalar ve wc'ler mevcuttur. Ekmeksiz Plajı, Bölgenin en güzel koylarından biri olarak bilinir. Mavi ve yeşilin her tonunu bir arada sunan, sakin ve çocuklu aileler için uygun deniz derinliğine sahip bu plaj, Teos bölgesinde yer alır ve Güneşköy sitesi civarına ulaşarak plaja erişilebilir. 2019 yılına kadar kapalı olan Ekmeksiz Plajı, şu an ziyaretçilerine ücretsiz olarak hizmet vermektedir. Plajda WC, duş ve otopark gibi olanaklar mevcuttur, ancak işletme bulunmamaktadır. Ziyaretçiler, çadır alanlarında kamp yapma imkânına sahiptir. Ege Denizi'ne kıyısı olan plaj, kumlu yapısıyla yüzmeyi kolaylaştırır ve denizinin soğuk olabileceği bilinir. Plaja kara ve deniz yolundan ulaşım mümkündür. Erken saatlerde daha sakin bir ortamda keşfedilebilir ve güneşin doğuşu ile batışı izlenebilir. Plaj, çevresindeki ağaçlık alanlarda piknik yapmak için de uygun bir yerdir. Karakoç Kaplıcaları İlçenin 17 km güneydoğusunda, Kavakdere Köyü yakınında yer alır. Suyu yüksek miktarda karbondioksit, bikarbonat ve sodyumklorür içerir, bu nedenle romatizma, deri hastalıkları ve raşitizm gibi hastalıkların tedavisinde kullanılır. İçme suyu olarak ise mide ve bağırsak sorunlarına iyi gelir. Karakoç ılıcaları, yaklaşık üç bin yıldır kullanılmaktadır ve antik çağda Lebedos kenti sınırları içinde yer alıyordu, Ürkmez köyünün 7-8 km kuzeybatısında bulunuyordu. Ayrıca, antik dönemde Smyrna'lılar Agamemnon ılıcalarını, Efesliler ise Karakoç ılıcalarını tercih ederdi. Byzantionlu Stephanos'un yazdığına göre, Karna adlı İonia kentçiği de bu bölgede yer alıyordu ve "kutsal kaynak" anlamına gelen Luvi dilinden türemiştir. Karakoç'un adı, Karna'ya oldukça yakındır ve "Karnaka" gibi diğer adlar da bu kökeni işaret eder. Gödence Köyü Antik çağlardan kalma zeytinyağı üretim merkezi olarak bilinen bir köydür. 1972’de kurulan Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, “birlikten kuvvet doğar” felsefesiyle yola çıkarak köyün kalkınmasını sağladı. Kooperatif, Dünya Bankası tarafından Türkiye'nin en başarılı kooperatifi seçildi. Gödence, zeytin ve zeytinyağının yanı sıra üzüm, pekmez, tarhana, badem ve zeytinyağı sabunu gibi birçok doğal ürünü markalaştırarak ekonomik kalkınmayı artırdı. Ürün kalitesini arttırmak için yeni yöntemler ve teknolojiler uygulandı. Gödence, yılda ortalama 2 bin ton zeytin işleyerek 700-800 ton zeytinyağı üretmektedir. Üretilen zeytinyağı, İtalya gibi uluslararası arenada bilinir hale geldi ve Çin ile ihracat görüşmeleri sürmektedir. Köyde butik şarap üretimi de planlanmaktadır. Şimdiki hedef ise turizmi geliştirmektir; köy, İzmir’in ekoturizm merkezlerinden biri haline getirilmek istenmektedir. Bu amaçla, yerel lezzetlerin sunulduğu tesisler ve konaklama alanları projelendirilmiştir. Gödence’de ayrıca kültürel etkinlikler de düzenlenmektedir. 19 yıldır yapılan Gödence Tarım Başarı Ödülleri ve nisan ayında düzenlenen Yarımadanın En Güzel Zeytinyağı Yarışması gibi etkinlikler, köyün tanıtımına katkıda bulunuyor. Gödence, doğa yürüyüşleri ve hafta sonu gezileri için de uygun bir yerdir. İzmir-Seferihisar yolu üzerinden 11 kilometre uzaklıktaki köy, ziyaretçilere doğal ve kaliteli ürünler sunmaktadır. Teos Marina Sığacık beldesindeki antik liman, Yunanistan adaları ile bağlantı noktası olarak önemli bir konuma sahiptir. Yat ve teknelerin konakladığı marinada, Ege kıyılarını keşfetmek için tekne turları, Yunan adası gezileri ve balık avlama etkinlikleri gibi aktiviteler yapılabilir. Ayrıca, güzel manzaralar eşliğinde akşam yürüyüşleri için de popüler bir yerdir. Marinada ünlü balık restoranları da hizmet vermektedir. Ulu Cami Camii Kebir Mahallesi'nde bulunan cami, Geç Osmanlı dönemi eseridir ve 1816 yılında (H.1231) inşa edilmiştir. Geniş bir avlu içinde yer alan cami, tek minareli, ahşap mahfilli ve minberli bir yapıdır. 1996 yılında kapsamlı bir onarımdan geçmiştir. Enine dikdörtgen planlı cami, üç sahına ayrılmıştır ve ahşap tavanlı mihrap kavsarasında perde motifi ile Barok tarzı süslemeler yer alır. Mihrabın her iki yanında süs amaçlı sağır sütunlar bulunur. Üst katta, kadınlar için ahşap mahfil yer alır. Minare, kuzey cephesinde olup, kesme taş ve tuğladan yapılan çokgen kaide üzerindedir. Minarenin pabuç kısmı tuğladan, yuvarlak kemerlerle süslenmiştir. Silindirik gövde, mukarnas süslemeli şerefe ile sonlanır. Cami çatısı, çift sıra kirpi saçaklı alaturka kiremit ile kaplanmıştır. Ne Yapılır? Mavi Bayraklı Plajlarda Denizin Tadını Çıkarmak : Seferihisar ve çevresinde Akkum, Ekmeksiz, Akvaryum ve Akarca Halk Plajları gibi mavi bayraklı plajlar, deniz ve güneşin keyfini çıkarabileceğiniz, su sporları yapabileceğiniz ideal mekanlardır. Doğa Yürüyüşleri : Teos Antik Kenti, Doğanbey-Çivit Adası, Ulamış Köyü ve Turgut Köyü gibi bölgelerde, çam ormanları ve antik kalıntılar eşliğinde rehberli doğa yürüyüşlerine katılabilirsiniz. Ekmeksiz Tabiat Parkı da popüler bir yürüyüş alanıdır. Tekne Gezileri ve Dalış Turları : Seferihisar iskelesinden veya Sığacık’tan hareket eden teknelerle Akvaryum, Çamlı, Demircilik ve Aktaş koyları gibi yerlerde denize girebilir, tüplü ve tüpsüz dalış yapabilirsiniz. Seferihisar Doğa Okulu Gezileri : Orhan Köyü’nde yer alan ve sanatçıların, akademisyenlerin doğa ile iç içe çalışmalar yaptığı bu okul, organik tarım ve atölye etkinlikleriyle ziyaretçilerine ilginç bilgiler ve deneyimler sunar. Gece Hayatı: Seferihisar, sakin atmosferinin yanı sıra gece ve eğlence hayatı ile de dikkat çeker. Canlı müzik yapılan küçük kafeler, barlar ve balık restoranları etrafında şekillenen bu hayat, bölgeye özgü bir atmosfer sunar Mavisu Cafe Bar : Sahil kenarında yer alan, zengin menüsü ve masaları ile ilgi çeken bir mekan. Plaka Cafe : Akkum Caddesi'nde, canlı müzik performansları ile eğlenceli bir akşam geçirmek için ideal. Apellikon Bar : Seferihisar limanına yakın konumuyla bilinen bir diğer mekan. Yalı Cafe Bar : Ege'ye özgü mavi beyaz boyalı evinde kahve çeşitleri ve atıştırmalıklar sunar. Jolly Boys Cafe Bar : Rock gruplarının konserleriyle tanınan ve yabancı turistlerin favorisi olan mekan. Alışveriş: Seferihisar sahil yolu ve iskele çevresinde el yapımı süs eşyaları, organik ürünler gibi birçok çeşit ürün bulabilirsiniz. Sığacık Kalesi içinde her pazar günü kurulan Sığacık Seferihisar Pazarı , Ege otları, organik zeytinler, zeytinyağı ve yöre kadınlarının el işi ürünleri ile ziyaretçilerin ilgisini çeker. Festivaller ve Fuarlar Seferihisar Lavanta Festivali : Haziran sonunda, Turgut Köyü’ndeki lavanta bahçelerinde düzenlenen bu festivalde, lavantalardan üretilen tatlılar, dondurmalar ve kişisel bakım ürünleri gibi pek çok ürünü inceleyip satın alabilirsiniz. Ayrıca, lavanta bahçelerine yapılan gezilere katılabilir ve fotoğraf çekebilirsiniz. Ata Ekmeği ve Armola Şenliği : Gödence Köyü'nde kara kılçık buğdayından yapılan ata ekmeği ve organik armola peynirinin tanıtıldığı bu şenlikte, üretici stantlarında lezzetleri tadabilir ve satın alabilirsiniz. Üretim aşamalarını izleme fırsatınız da olacak. Seferihisar Tohum Takas Şenliği : Bölgedeki çiftçilerin bir araya geldiği ve tohum takası yaptığı bu geleneksel etkinlik, organik tarım ve yöresel lezzetler için atölyelere katılım imkanı sunar. Sığacık Müzik Festivali : Türkiye’nin dört bir yanından gençlerin katıldığı bu festival, Sığacık Kalesi içinde ünlü müzisyenlerin konserleriyle bir hafta süren müzik şöleni sunar. Seferihisar Tiyatro Festivali : Sanatseverlerin Sığacık Kalesi’nde toplandığı, tiyatro performansları, atölye ve workshopların yapıldığı festival, tiyatro severler için kaçırılmaması gereken bir etkinliktir. Seferihisar Mandalina Festivali: Seferihisar'ın ünlü mandalina üretiminin kutlandığı ve yerel ürünlerin tanıtıldığı önemli bir etkinliktir. Genellikle her yıl kasım ayında düzenlenir ve Ege'nin bu tatlı meyvesi etrafında şekillenen bir kutlama havası yaratır. Festival, Seferihisar'da mandalina yetiştiriciliğinin ve tarımın önemini vurgularken, bölge ekonomisi için de büyük bir katkı sağlar. Festival boyunca, yerel çiftçiler ve üreticiler mandalina çeşitlerini sergileyip, ziyaretçilere ürünlerini tanıtarak satış yapar. Ayrıca, mandalina ile yapılan çeşitli ürünlerin tadımına ve satışına da olanak tanır. Festivale gelenler için düzenlenen etkinlikler arasında konserler, halk oyunları, atölye çalışmaları ve çocuklar için özel aktiviteler yer alır. Etkinlikler, hem yerel halkı hem de ziyaretçileri bir araya getirerek Seferihisar’ın kültürel yaşamını ve topluluk ruhunu güçlendirir. Seferihisar Mandalina Festivali, sadece bir tarım etkinliği olmanın ötesinde, bölgenin tanıtımına ve turizme katkıda bulunan bir organizasyon olarak öne çıkar. Festivale katılanlar, Seferihisar'ın doğal güzelliklerini keşfetme ve Ege'nin bu özel lezzetini daha yakından tanıma fırsatı bulurlar. Seferihisar Festivallerini Linkten Takip Edebilirsiniz: https://festivall.com.tr/ilceler-fest/470/seferihisar/

  • İlk "İklim Karşılığı Borç" Takası: Barbados'un Hikâyesi

    Küresel ısınma ve iklim değişikliği, özellikle küçük ada ülkelerini tehdit eden büyük bir kriz. Barbados, bu krizle başa çıkmak ve çevresel dayanıklılığını artırmak amacıyla "iklim karşılığı borç takası" gibi yenilikçi bir finansal mekanizma geliştirdi. Bu model, hem borç hafifletme hem de çevresel projelere kaynak sağlama açısından önemli bir adım olarak dikkat çekiyor. İklim Karşılığı Borç Takasının Amacı Barbados'un Avrupa Yatırım Bankası (EIB) ve diğer uluslararası ortaklarla gerçekleştirdiği bu anlaşma, mevcut borçları daha düşük maliyetli krediyle değiştirmeye dayanıyor. Bu süreçte elde edilen tasarruf, su yönetimi, gıda güvenliği ve çevresel sürdürülebilirlik gibi alanlarda kullanılacak projelere yönlendiriliyor. Başbakan Mia Mottley, bu girişimin diğer gelişmekte olan ülkeler için bir model oluşturabileceğini belirterek, "Bu yenilikçi yaklaşım, iklim değişikliği karşısında kırılgan olan devletlerin dayanıklılığını artırıyor," dedi. Su Yönetimi ve Çevresel Projeler Barbados, elde edilen finansmanı özellikle su yönetimini iyileştirme ve tarımsal dayanıklılığı artırma projelerinde kullanacak. En dikkat çekici proje, Yeni Güney Sahili Su Geri Kazanım ve Yeniden Kullanım Tesisi'nin inşasıdır. Bu tesis, ada genelinde su kaynaklarını korurken çiftçilik ve gıda üretimi gibi sektörlerde de sürdürülebilirliği artıracak. Ek olarak, mangrov koruma, kıyı ekosistemlerinin restorasyonu ve yenilikçi tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması gibi alanlara yatırım yapılacak. Bu projeler, yalnızca çevresel fayda sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda Barbados’un ekonomik bağımsızlığını güçlendirmeyi hedefliyor. Bridgetown Girişimi ve Küresel Etki Barbados'un liderlik ettiği Bridgetown Girişimi, iklim finansmanı alanında küresel iş birliğini artırmayı hedefliyor. Başbakan Mottley'nin çağrısıyla gündeme gelen bu girişim, gelişmekte olan ülkelerin borçlarını hafifletmek ve iklim değişikliğiyle mücadelelerini desteklemek için yenilikçi çözümler sunuyor. Bu kapsamda, Avrupa Birliği'nin "Küresel Geçit" projesiyle birlikte çalışan Barbados, altyapı yatırımları ve yeşil projelere erişimi artırmayı amaçlıyor. Barbados'un bu başarısı, diğer ülkeler için de bir örnek teşkil ederek, küresel iklim dayanıklılığı çabalarını güçlendiriyor. Sürdürülebilir Gelecek İçin Bir Model Barbados'un iklim karşılığı borç takası modeli, hem finansal hem de çevresel sürdürülebilirliği bir araya getiriyor. Bu modelin başarısı, diğer küçük ada ülkeleri ve gelişmekte olan ekonomiler için bir ilham kaynağı olabilir. Bu yenilikçi yaklaşım, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek ve çevresel dayanıklılığı artırmak için küresel ölçekte benimsenebilecek bir yol haritası sunuyor. Barbados, yalnızca borç yönetiminde değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma projelerinde de bir lider olarak öne çıkıyor.

  • 5 Aralık Dünya Toprak Günü

    5 Aralık'ta kutlanan Dünya Toprak Günü , toprakların korunması ve sürdürülebilir yönetiminin önemine dikkat çekmek amacıyla oluşturulmuş küresel bir farkındalık günüdür. Dünya genelinde artan nüfus, iklim değişikliği ve yanlış arazi kullanımı gibi sebeplerle toprak kaybı hızla artmaktadır. UNESCO ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar, bu günü toprağın korunması için eğitici ve harekete geçirici etkinlikler düzenlemek üzere ilan etmiştir. Toprak, tüm ekosistemlerin ve gıda üretiminin temelidir. Dünya genelinde her yıl milyonlarca hektar tarım arazisi verimliliğini kaybediyor. Bunun en büyük nedenleri arasında yanlış tarım uygulamaları, aşırı otlatma, yoğun su kullanımı ve sanayileşme yer alır. Türkiye'de de toprak erozyonu önemli bir sorundur; yıllık erozyon miktarı 500 milyon ton civarına ulaşmıştır. Toprağın korunması için organik tarım ve su yönetimi gibi sürdürülebilir uygulamaların yaygınlaştırılması gerekiyor.

  • 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü

    Her yıl 10 Aralık’ta kutlanan Dünya Kadın Hakları Günü , kadınların toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi yaşamda eşit haklara sahip olmalarını desteklemek için bir hatırlatmadır. Bu gün, kadınların tarih boyunca karşılaştığı ayrımcılığı ve eşitsizlikleri gözler önüne sererken, toplumsal farkındalık ve değişim çağrısı yapar. Dünya genelinde, kadınlar halen daha ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Kadınların iş gücüne katılım oranı, erkeklerin çok altında kalmakta ve birçok ülkede kadınlar eğitim ve sağlık hizmetlerine eşit erişim konusunda sorun yaşamaktadır. Türkiye'de de durum farklı değil; kadınların iş gücüne katılım oranı yaklaşık %30 civarındayken, dünya ortalaması %50’nin üzerindedir. Ayrıca, kadına yönelik şiddet oranı da ciddi bir sorundur. 2022 yılında Türkiye'de 300'den fazla kadın şiddet sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu sorunları çözmek için toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyen politikaların güçlendirilmesi ve eğitimlerin yaygınlaştırılması gereklidir. Kadınların güçlü ve eşit bir toplumun teminatı olduğuna inanalım.

  • Yeşil Enerji Tartışmasında Nükleer Seçenek

    Son on yıl içerisinde küresel nükleer enerji sektörü, güvenlik endişeleri, maliyet sorunları ve radyoaktif atık yönetimi gibi nedenlerle düşüşte gibi görünüyordu. Ancak, Microsoft, Google ve Amazon gibi teknoloji devlerinin sektöre yatırım yapma kararları ve Paris Anlaşması kapsamında emisyon azaltımı baskılarıyla nükleer enerji yeniden gündeme oturdu. Bu dönüş, nükleer enerjinin karbon nötr bir gelecek için çözüm olup olmadığını tartışmaya açıyor. Nükleer Enerjinin Tarihi ve Potansiyeli 1950’lerde ticari nükleer enerji geliştirilmeye başlandığında, bu teknoloji sınırsız enerji kaynağı olarak tanıtılmıştı. Bir kilogram uranyumun, aynı miktardaki kömürden 20.000 kat daha fazla enerji üretebilmesi, nükleeri “geleceğin enerjisi” olarak tanımlıyordu. Ancak 1986 Çernobil ve 2011 Fukuşima felaketleri, halkın bu teknolojiye olan güvenini sarstı. Bu kazalar, nükleer santrallerin güvenliği ve radyoaktif atıkların çevresel etkisi gibi sorunları ön plana çıkardı. Fukuşima’nın ardından Japonya ve Almanya gibi ülkeler nükleer enerjiden uzaklaşırken, dünya çapında elektrik üretiminde 48 GW’lık bir kayıp yaşandı. Küresel Gelişmeler ve Yeniden Canlanma Son yıllarda Çin, Güney Kore, ABD ve Fransa gibi ülkeler nükleer enerjiye olan ilgiyi artıran adımlar attı. Örneğin: Çin , 2011’de 13 olan nükleer reaktör sayısını 55’e çıkardı ve 23 yeni reaktör daha inşa ediyor. Güney Kore , nükleer enerjiye yönelik kısıtlama planlarını iptal ederek yeni santraller inşa edeceğini açıkladı. ABD , 2050 yılına kadar nükleer enerji üretimini üç katına çıkarmayı hedeflediğini duyurdu. Fransa , elektriğinin %70’ini sağlayan nükleer santrallerine sekiz yeni reaktör eklemeyi planlıyor. Enerji güvenliği, karbon emisyonlarını azaltma hedefleri ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrası artan enerji talebi, bu dönüşümde etkili olan diğer faktörler. Teknolojik Yenilikler ve Zorluklar Modern nükleer teknolojiler, küçük modüler reaktörler (SMR) gibi yeniliklerle daha güvenli ve verimli enerji üretimini hedefliyor. Ancak bu teknolojiler, geleneksel nükleer santrallere kıyasla daha az radyoaktif atık üretse de henüz yeterince test edilmedi. Ayrıca, radyoaktif atıkların güvenli bir şekilde bertaraf edilmesi ve yüksek maliyetler hâlâ ciddi sorunlar olarak karşımızda duruyor. Gelecek Ne Getiriyor? COP29'da alınan kararlar, nükleer enerjiyi sıfır karbon hedefleri doğrultusunda önemli bir çözüm olarak görüyor. Ancak çevre aktivistleri ve bazı bilim insanları, güvenlik riskleri ve sürdürülebilir atık yönetimi konusunda temkinli davranıyor. Nükleer enerji, yeşil bir geleceğin anahtarı mı yoksa başka felaketlerin kapısını aralayacak bir risk mi? Bu soru, geleceğin enerji politikalarını ve teknolojilerini şekillendirecek tartışmaların merkezinde olmaya devam edecek.

  • Enerjinizi Yükseltecek 11 Doğal Besin

    Hayat temposu arttıkça yorgunluk, birçoğumuzun sıklıkla karşılaştığı bir sorun haline geldi. Ancak yorgunluğunuzun sebebi, yalnızca uyku eksikliği değil, yanlış beslenme alışkanlıkları da olabilir. Peki, yorgunlukla savaşmanın doğal yolları neler? Bu yazıda, enerji seviyenizi yükseltebilecek ve sizi zinde tutacak gıdalara odaklanıyoruz. 1. İşlenmemiş Gıdalar İşlenmiş gıdalar; katkı maddeleri, koruyucular, trans yağlar ve ilave şeker içerirken, vücudun ihtiyacı olan vitamin ve minerallerden yoksundur. Bu nedenle, taze meyve-sebzeler, yağsız proteinler, baklagiller, kuruyemişler ve tam tahıllar gibi işlenmemiş gıdaları tercih etmek, enerji seviyenizi uzun süre yüksek tutabilir. 2. Meyve ve Sebzeler Meyve ve sebzeler, enerji veren vitaminler ve minerallerle doludur. Günlük en az 5 porsiyon tüketmek hem fiziksel performansınızı artırır hem de bağışıklığınızı güçlendirir. Taze bulamadığınız durumlarda dondurulmuş alternatifleri değerlendirebilirsiniz; araştırmalar, dondurulmuş gıdaların da oldukça besleyici olduğunu gösteriyor. 3. Kafeinsiz İçecekler Kafein kısa vadeli enerji artışı sağlasa da fazlası yorgunluğa, baş ağrısına ve uykusuzluğa yol açabilir. Bunun yerine su, şekersiz bitki çayları ve kafeinsiz kahve gibi içecekleri tercih edin. Unutmayın, vücudun susuz kalması enerjinizi düşürebilir. 4. Yağsız Proteinler Proteinler, kas kütlesini korur ve vücudu uzun süre tok tutar. Tavuk, yumurta, balık gibi hayvansal proteinler ve baklagiller, tofu gibi bitkisel protein kaynakları, enerji düşüşlerini önlemekte etkilidir. 5. Tam Tahıllar ve Kompleks Karbonhidratlar Tam tahıllar ve kompleks karbonhidratlar, yavaş sindirilerek uzun süreli enerji sağlar. Beyaz ekmek, makarna ve şekerli içecekler gibi rafine karbonhidratlar yerine tam buğday ürünlerini, yulafı ve sebzeleri tercih edin. 6. Kuruyemişler Badem, ceviz ve kaju gibi kuruyemişler, sağlıklı yağlar ve lif açısından zengin olup, yorgunlukla savaşta etkili atıştırmalıklardır. Çiğ ve tuzsuz olanlarını tercih ederek enerji seviyenizi gün boyu koruyabilirsiniz. 7. Su Susuz kalmak, enerji düşüklüğünün en büyük nedenlerinden biridir. Yeterli miktarda su tüketerek vücudunuzun işlevlerini en iyi şekilde yerine getirmesini sağlayabilirsiniz. Günlük su ihtiyacınızı karşılamak için yanınızda bir su şişesi bulundurmayı alışkanlık haline getirin. 8. Vitamin ve Mineral Desteği B12, folik asit, C vitamini, magnezyum ve çinko gibi vitamin ve mineraller, yorgunluğunuzun kaynağı olabilir. Bir sağlık profesyoneliyle görüşerek eksikliklerinizi belirleyebilir ve gerekli takviyelere başlayabilirsiniz. 9. Muz Muz, potasyum, lif ve karbonhidrat açısından zengin, doğal bir enerji kaynağıdır. Sporcuların da sıkça tercih ettiği muz, hem ekonomik hem de pratik bir seçenek sunar. 10. Yulaf Yüksek lif içeriğiyle yulaf, enerji seviyenizi dengede tutar ve kan şekeri dalgalanmalarını önler. Kahvaltılarınızda şekersiz yulaf ezmesi tercih ederek enerjinizi gün boyu koruyabilirsiniz. 11. Tohumlar Chia, keten ve kabak çekirdeği gibi tohumlar, sağlıklı yağlar ve lif açısından zengin oldukları için uzun süreli enerji sağlar. Bu tohumları salatalarınıza, yoğurtlarınıza ya da smoothielerinize ekleyebilirsiniz. Yorgunlukla baş etmenin ilk adımı, tabağınızdaki seçimlerinizi gözden geçirmektir. İşlenmiş gıdalar yerine doğal ve besleyici alternatifleri tercih ederek enerji seviyenizi artırabilir, yorgunluğu hayatınızdan uzaklaştırabilirsiniz. Ayrıca düzenli egzersiz ve kaliteli uyku, bu süreci destekleyen diğer önemli faktörlerdir.

Sosyal Medya'dan takip et
  • Facebook
  • Instagram
  • X
ekolojikevim (1).png
Düşüncelerini Paylaş

​Email : info@ekolojikevim.com.tr

​​​

Haber Bültenimize Abone Olun • Kaçırmayın!

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz!

bottom of page