top of page

Tuvalu'nun İklim Kriziyle Dansı: Batmayan Ada mı, İlk Dijital Ulus mu?

Tuvalu'nun İklim Kriziyle Dansı: Batmayan Ada mı, İlk Dijital Ulus mu?

Kasım 2022'de, o dönem Tuvalu'nun Dışişleri Bakanı olan Simon Kofe, Birleşmiş Milletler iklim konferansında (Cop27) dünya kamuoyunu şoke eden bir plan açıkladı. Pasifik'in ortasında yer alan bu küçük ada ülkesi, iklim krizinin varoluşsal tehdidiyle yüzleşiyordu. Ülkenin en yüksek noktasının sadece 4.5 metre olduğu düşünüldüğünde, yükselen sulara karşı kaçacak bir tepe bile yoktu. Kofe, dijital olarak yeniden yaratılmış bir adacığın önünden seslenerek, "Topraklarımız yok olurken, dünyanın ilk dijital ulusu olmaktan başka seçeneğimiz yok," dedi. Bu, Tuvalu'nun kendini sanal dünyaya kopyalayarak egemenliğini ve kültürünü koruma planıydı.


Bu duyuru, küresel medyada büyük yankı uyandırdı. "Batan ulus", "metaverse projesiyle kurtulan ülke" gibi başlıklar atıldı. Ancak bu fütüristik ve cüretkar vizyonun ardında, çok daha karmaşık bir gerçeklik, bilimsel bir tartışma ve en önemlisi, "Tuvalu halkı nereye gidecek?" sorusu yatıyordu.


Dijital Hayaller, Analog Gerçekler: Tuvalu'da Yaşam


Tuvalu'nun bir "dijital ulus" olma hedefi, ülkedeki teknolojik altyapıyla tam bir tezat oluşturuyor. Ülkeye ulaşan tek uluslararası internet bağlantısı, 2G hızında ve oldukça istikrarsız. Starlink gibi uydu internet çözümleri ise çoğu yerli halk için finansal olarak ulaşılamaz durumda. Bu durum, "metaverse'e taşınma" fikrini daha çok, dünyanın dikkatini çekmek için tasarlanmış parlak bir reklam kampanyasına dönüştürüyor.


Gerçek yaşam ise dijital dünyadan çok uzakta, topluluk bağlarının güçlü olduğu bir düzlemde akıyor. Ülkenin en kalabalık adacığı olan Fongafale'deki uçak pisti, uçuş saatleri dışında bir şehir meydanına dönüşüyor. Futbol oynayan gençler, piknik yapan aileler ve sohbet eden yaşlılar, bu asfalt şeridi hayatın merkezine koyuyor. Her akşam saat 18:45'te çalan kilise çanlarıyla tüm adada hayatın 15 dakikalığına durması, ülkenin derin dini ve kültürel bağlarını gözler önüne seriyor.



Tuvalu'nun İklim Kriziyle Dansı: Batmayan Ada mı, İlk Dijital Ulus mu?


Bilimsel Bir Tartışma: Tuvalu Gerçekten Batıyor mu?


Tuvalu'nun "batan ada" imajı, kıyı jeomorfologlarının çalışmalarıyla sorgulanıyor. Kıyı bilimci Paul Kench gibi araştırmacıların öncülük ettiği çalışmalar, mercan adalarının (atoller) statik, batan kara parçaları olmadığını, aksine dinamik ve kendini sürekli yenileyen yapılar olduğunu gösteriyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana çekilen hava fotoğraflarını inceleyen araştırmalar, son kırk yılda deniz seviyesinin bölgede küresel ortalamanın iki katı hızla yükselmesine rağmen, Tuvalu'nun toplam kara alanının %2.9 oranında arttığını ortaya koydu. 101 adacıktan 73'ünün yüzey alanı büyürken, sadece 28'i erozyona uğramıştı.

Bu durum, mercan resiflerinin sürekli olarak yeni tortu üretmesi ve dalgaların bu materyali kıyıya taşımasıyla açıklanıyor. Dolayısıyla, Tuvalu'nun geleceği, basit bir "sular altında kalma" senaryosundan çok daha karmaşık.



Ada batmasa bile, yaşanabilirliğini yitirebilir. Yükselen sıcaklıklar, Fongafale'deki devasa asfalt uçak pisti nedeniyle daha da şiddetli hissediliyor. Bir zamanlar öğleden sonraları futbol oynanan bu alan, şimdi kavurucu bir ısı yayıyor. Tatlı su kaynaklarının tuzlu suyla kirlenmesi, gıda güvenliği ve artan ısı, adadaki yaşamı deniz seviyesinden çok daha önce imkansız hale getirebilir. Halkın beslenmesi büyük ölçüde ithal ve işlenmiş gıdalara dayanıyor ve bu durum, nüfusun dörtte birinin diyabetle mücadele etmesine neden oluyor.


Gerçek "Plan B": Dijital Değil, Göçmen Vizeleri


Hükümetin dijital ulus projesi uluslararası alanda dikkat çekerken, Tuvalu halkının büyük bir kısmı daha somut bir geleceğin peşinde: göç. Avustralya ile imzalanan Falepili Birliği anlaşması, her yıl 280 Tuvalu vatandaşına Avustralya'da yaşama ve çalışma hakkı tanıyan bir vize programı içeriyor. Bu "iklim vizesi" olarak adlandırılsa da, ekonomik nedenler de en az iklim kadar önemli.İlk başvuru döneminde, 280 kişilik kontenjana 8.000'den fazla kişinin başvurması, halkın gerçek arzusunun ne yönde olduğunu açıkça gösteriyor. Yerel bir işletme sahibi olan Metia Lotoala, "Eğer bir işim olmasaydı, ailemi Avustralya'ya götürür, bir iş bulur ve oradan yükselirdim. Bu yeni bir hayat kurmak için bir fırsat," diyerek bu durumu özetliyor.



Tuvalu'nun İklim Kriziyle Dansı: Batmayan Ada mı, İlk Dijital Ulus mu?


"Tuvalu Tanrı ile Birliktedir": Kültürel Kimlik ve Hayatta Kalma Mücadelesi


Tüm bu belirsizliklerin ortasında, Tuvalu halkı için en önemli konulardan biri de kültürel kimliklerini korumak. Genç bir delege olan Grace Malie, ülkesinin adını bile bilmeyen yabancılara evini kaybetme korkusunu anlatmanın duygusal olarak ne kadar yıpratıcı olduğunu dile getiriyor. Ancak o ve pek çoğu, hem bilimsel gerçeklerle yüzleşip hem de umutlarını korumaya çalışıyor. Ülkenin mottosu olan "Tuvalu mo te Atua" (Tuvalu Tanrı ile Birliktedir), bu direncin ve inancın bir sembolü. Onlar için Tuvalu, sadece bir kara parçası değil; dilleri, dansları, gelenekleri ve topluluk bağlarıyla bir bütündür.


Tuvalu'nun hikayesi, tek boyutlu bir felaket anlatısı değil. Bu, iklim değişikliğinin karmaşık etkileri, bilimin şaşırtıcı bulguları, fütüristik vizyonlar, ekonomik gerçekler ve bir halkın kimliğini koruma mücadelesiyle dolu, çok katmanlı bir varoluş mücadelesi. Dijital bir ulus olma fikri, dünyanın dikkatini çekmede başarılı olmuş olabilir, ancak Tuvalu halkının asıl geleceği, muhtemelen Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde, okyanusa yayılan yeni topluluklarda şekillenecek. Tuvalu'nun bu zorlu dansı, iklim krizinin sadece çevresel değil, aynı zamanda insani, kültürel ve politik bir kriz olduğunu tüm dünyaya acı bir şekilde hatırlatıyor.



Sosyal Medya'dan takip et
  • Facebook
  • Instagram
  • X
LOGO R.png
Düşüncelerini Paylaş

​Email : info@ekolojikevim.com.tr

​​​

Haber Bültenimize Abone Olun • Kaçırmayın!

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz!

bottom of page