top of page

24 Temmuz Basın Bayramı: Sansürün Kalkışından Özgürlük Mücadelesine Uzanan Yolculuk

24 Temmuz Basın Bayramı: Sansürün Kalkışından Özgürlük Mücadelesine Uzanan Yolculuk

24 Temmuz, Türkiye'de özel bir anlam taşıyor. 1908 yılında İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte basında sansürün kaldırıldığı bu tarih, her yıl 24 Temmuz Basın Bayramı olarak kutlanıyor. Ancak ne yazık ki, yıllar içinde bu bayramın niteliği değişerek basın örgütleri tarafından "Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü" olarak anılmaya başlandı. Peki, bu dönüşüm neden yaşandı ve günümüz Türkiye'sinde basın özgürlüğü ne durumda?


24 Temmuz'un Tarihsel Anlamı ve Basının Önemi


24 Temmuz 1908, Türk basını için bir dönüm noktasıydı. Yıllardır uygulanan sansürün kalkmasıyla gazeteler ilk kez özgürce yayımlanmaya başladı. Bu tarih, basının toplum üzerindeki gücünün ve demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olduğunun somut bir göstergesiydi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir" sözleri, basının toplumu aydınlatma ve doğru bilgiye ulaştırma misyonunu en güzel şekilde ifade eder.


Basın özgürlüğü, sadece gazetecilerin haber yapma hakkı değil, aynı zamanda halkın haber alma, doğru bilgiye ulaşma ve fikirlerini ifade etme özgürlüğüdür. Demokrasilerin temel direği olan basın, şeffaflığın, hesap verebilirliğin ve kamuoyu denetiminin en güçlü aracıdır.


Türkiye'de Basın Özgürlüğünün Güncel Durumu ve Küresel Sıralama


Ne yazık ki, 24 Temmuz'un sembolize ettiği özgürlük ruhu, günümüz Türkiye'sinde birçok zorlukla karşı karşıya. Uluslararası kuruluşların raporları, Türkiye'deki basın özgürlüğü durumuna dair endişe verici bir tablo çiziyor.


Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün 2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye, 180 ülke arasında 159. sırada yer almaktadır. Bu sıralama, Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı istikrarlı gerilemenin bir sonucudur. 2002 yılında 99. sırada olan Türkiye, özellikle 2016 sonrası ciddi bir düşüş yaşamış ve 2023'te 165. sıraya kadar gerilemişti (2024'te 158, 2025'te 159). RSF'ye göre, bu küçük sıralama değişiklikleri, durumun iyiye gittiği anlamına gelmemekte, aksine Türkiye "çok vahim" kategorisindeki yerini korumaktadır.

Raporlar, Türkiye'de basın özgürlüğünü tehdit eden temel faktörleri şöyle sıralıyor:


  • Online Sansür ve Yargı Kontrolü: Neredeyse sistematik hale gelen çevrimiçi içerik engellemeleri, haberlerin kaldırılması ve sosyal medya üzerindeki baskılar.

  • Tutuklamalar ve Davalar: Gazetecilere yönelik keyfi tutuklamalar, adli kontrol uygulamaları (yurtdışı yasağı, ev hapsi, imza yükümlülüğü) ve açılan davalar, gazetecilik faaliyetlerini fiilen engelliyor.

  • Ekonomik ve Siyasi Baskılar: Medya kuruluşlarının mali istikrarsızlıkları, siyasi aktörlerin propaganda ve dezenformasyon kampanyaları, basını tek sesliliğe itiyor. RTÜK tarafından kesilen idari para cezaları ve yayın durdurma kararları da basına yönelik önemli baskı araçlarından.

  • Otosansür: Baskı ortamı, gazeteciler arasında otosansürün yaygınlaşmasına neden oluyor, bu da kamuoyunun doğru ve eksiksiz bilgiye ulaşmasını engelliyor.


Bu veriler, Türkiye'de gazetecilerin çok zorlu koşullarda, zaman zaman canlarını tehlikeye atarak görevlerini yerine getirmeye çalıştığını gösteriyor.


24 Temmuz Basın Bayramı: Sansürün Kalkışından Özgürlük Mücadelesine Uzanan Yolculuk

Neden Mücadele Günü?


24 Temmuz'un "Basın Bayramı" olmaktan çıkıp "Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü"ne dönüşmesi, gazetecilerin ve basın meslek örgütlerinin karşı karşıya kaldığı bu ağır tabloya bir tepkidir. Anayasada "Basın özgürdür", "Türkiye bir hukuk devletidir", "Yargı bağımsızdır" yazsa da, sahadaki gerçeklik çoğu zaman farklıdır.


Basın özgürlüğü, yalnızca gazetecilerin bir talebi değil, tüm toplumun demokratik bir ortamda yaşayabilmesi için vazgeçilmez bir haktır. Eleştirel ve tarafsız basının varlığı, kamuoyunun doğru bilgiyle aydınlanması, haksızlıkların gün yüzüne çıkması ve şeffaf bir yönetimin sağlanması için hayati önem taşır.

Bu nedenle, 24 Temmuz'da sadece sansürün kaldırıldığı günü anmakla kalmamalı, aynı zamanda tüm özgürlüklerin teminatı olan hukuk devleti ilkesinin yeniden tesis edilmesi ve basın özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması için mücadele etmeye devam etmeliyiz. Gerçek bir Basın Bayramı'nı kutlayabildiğimiz günlere olan inancımızla...




Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page