İklim Krizi Artık Bir İnsan Hakları Meselesi: Adalet Divanı'ndan Dönüm Noktası Kararı
- EE Admin
- 15 Ağu
- 3 dakikada okunur

Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Birleşmiş Milletler'in ana yargı organı olarak, iklim değişikliği konusunda tarihi bir tavsiye görüşü açıkladı. Hukuken doğrudan bağlayıcı olmasa da, muazzam bir ahlaki ve hukuki ağırlığa sahip olan bu görüş, devletlerin iklim konusundaki sorumluluklarını yeniden tanımlayarak, gelecekteki davalara ve politikalara yön verecek kritik bir referans noktası oluşturuyor. Peki, bu tarihi adım devletler, uluslararası hukuk ve bizler için ne anlama geliyor?
Bir Öğrenci Hareketinden Küresel Adalete: Görüş Talebinin Arka Planı
Bu sürecin, Fiji'deki 27 hukuk öğrencisinin başlattığı bir hareketle tetiklenmiş olması, konunun tabandan gelen gücünü gözler önüne seriyor. Pasifik ada ülkesi Vanuatu'nun öncülüğünde, 105 ülkenin oy birliğiyle desteklediği bu talep, UAD'nin iklim değişikliği konusundaki yükümlülükleri netleştirmesi amacıyla yapıldı. UAD'ye iki temel soru soruldu:
Devletlerin mevcut uluslararası hukuk çerçevesinde iklim sistemini koruma yükümlülükleri nelerdir?
Bu yükümlülükleri ihlal eden devletlerin, özellikle iklime karşı en savunmasız ülkelere yönelik hukuki sonuçları ne olmalıdır?
İki yıl süren ve yüzden fazla ülke ile kuruluşun rekor katılım sağladığı kapsamlı bir çalışma sonucunda, Divan önemli bulgulara ulaştı.

UAD'nin Temel Bulguları: "Kaçış Yok" Mesajı mı?
Divan'ın tavsiye görüşü, devletlerin iklim konusundaki sorumluluklarını birkaç temel noktada netleştirdi ve güçlendirdi:
1. Yükümlülükler Sadece Anlaşmalara Değil, Genel Hukuka da Dayanıyor
En kritik bulgulardan biri, devletlerin iklim konusundaki sorumluluklarının sadece Paris Anlaşması gibi mevcut iklim anlaşmalarından kaynaklanmadığıdır. Divan, bu yükümlülüklerin aynı zamanda genel uluslararası hukuka da dayandığını vurguladı. Bu şu anlama geliyor: Paris Anlaşması'na taraf olmayan bir ülke bile, komşusuna ciddi iklim zararı vermeme görevi (önemli zararı önleme ilkesi) veya kendi vatandaşlarının insan haklarını koruma yükümlülüğü gibi genel hukuk kuralları nedeniyle sorumlu tutulabilir. Kısacası, iklim eylemi konusunda artık "kaçış yok".
2. "Önemli Zararı Önleme" İlkesi Genişletildi
Divan, devletlerin önemli zararı önlemekle yükümlü olduğunu güçlü bir şekilde teyit etti. Bu ilke, fosil yakıt üretimi ve sübvansiyonları gibi konuları da kapsayabilecek şekilde geniş bir yoruma kapı araladı. Mahkeme, devletlerin bu zararı önlemek için "ellerindeki tüm imkanları kullanması" gerektiğini belirterek, "elimizden geleni yaptık" mazeretinin artık yeterli olmayacağını, yapılabilecek en iyisinin yapılması gerektiğini ortaya koydu.
3. Savunmasız Ülkeler İçin "Tazminat Hakkı" Prensibi
Görüş, iklim krizinden en çok etkilenen küçük ada devletleri gibi savunmasız ülkelere özel bir hukuki önem atfetti. Divan, yükümlülüklerini yerine getirmeyen devletlerden bu ülkelerin "tazminat talep etme hakkının prensipte var olduğunu" belirtti. Bu bulgu, iklim adaleti ve hesap verebilirlik tartışmalarında, somut bir hukuki dayanak oluşturarak tarihi bir nitelik taşıyor.
4. İklim Eylemsizliği, Bir İnsan Hakları İhlalidir
Belki de en çarpıcı bulgu, iklim değişikliği ile insan hakları arasındaki bağın net bir şekilde kurulması oldu. Divan, devletlerin iklim konusunda harekete geçmemesinin, "temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir çevre hakkı" başta olmak üzere, temel insan haklarının ihlali anlamına gelebileceğini vurguladı. Yargıç Iwasawa'nın ifadesiyle, bu hak diğer hakların doğasında vardır. Bu, iklim değişikliğini sadece bir çevre sorunu olmaktan çıkarıp, temel bir insan hakkı meselesi olarak hukuki bir zemine oturtuyor.
5. Paris Anlaşması'nın 1.5 Derece Hedefi Ciddiye Alınmalı
Mahkeme, Paris Anlaşması'nın 1.5 derece hedefini, ülkelerin ciddiye alması gereken bir yükümlülük olarak tanımladı. Devletlerin sunduğu ulusal katkı beyanlarının (NDC'ler), mümkün olan en yüksek azmi yansıtması gerektiğini belirtti.

Bu Görüş Geleceği Nasıl Şekillendirecek?
UAD'nin bu tavsiye görüşü bağlayıcı olmasa da, etkisiz olacağı anlamına gelmiyor. Aksine, geleceği birçok yönden şekillendirme potansiyeline sahip:
Ulusal Davaların Artması: Bu görüş, artık ulusal mahkemeler için çok güçlü bir referans noktasıdır. Avukatlar, aktivistler ve sivil toplum kuruluşları, kendi ülkelerinin hükümetlerine karşı açacakları davalarda bu görüşü bir hukuki dayanak olarak kullanacaklardır.
Uluslararası Politikalara Etkisi: BM politikaları, iklim müzakereleri ve uluslararası anlaşmalar, bu hukuki çerçeveden etkilenecektir. Tarihsel sorumluluk, iklim adaleti gibi kavramlar artık daha sağlam bir zemine oturmuştur.
Özel Sektör Sorumluluğu: Görüş, doğrudan özel sektörü hedef almasa da, devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmesi, ülkelerinde faaliyet gösteren yüksek karbon ayak izine sahip şirketleri (özellikle fosil yakıt şirketleri) daha sıkı düzenlemelere tabi tutmalarını gerektirecektir. Bu durum, dolaylı olarak özel sektörün sorumluluklarını da artıracaktır.
Uluslararası Adalet Divanı'nın tavsiye görüşü, iklim değişikliğinin artık sadece politik bir tercih veya bir çevre sorunu olmadığını; devletlerin açık hukuki yükümlülükleri, temel insan hakları ve küresel adaletle doğrudan ilişkili bir mesele olduğunu tescil etmiştir. Bu karar, eylemsizliğin hukuki sonuçları olabileceğini net bir şekilde ortaya koyarak, hem hükümetlere hem de uluslararası topluma güçlü bir mesaj vermektedir: Artık harekete geçme zamanı, çünkü adalet bunu gerektiriyor.
Yorumlar