Yeşil Devrimin Ejderhası: Çin Enerji Savaşlarını Nasıl Kazandı?
- EE Admin

- 10 Eyl
- 2 dakikada okunur

21. yüzyılın en büyük mücadelesi olan iklim krizi, küresel güç dengelerini de yeniden çiziyor. ABD'nin iklim politikalarında geri adım attığı bir dönemde, dünyanın en büyük karbon salıcısı olan Çin, şaşırtıcı bir şekilde yeşil enerji devriminin liderliğine soyunuyor. Çin fabrikalarından çıkan rüzgar türbinleri, güneş panelleri ve elektrikli arabalar, artık sadece ekonomik bir güç değil, aynı zamanda gezegenin geleceğini belirleyecek jeopolitik bir silah haline geliyor. Peki, kömürle büyüyen bu dev, nasıl oldu da yenilenebilir enerjinin tek hakimi konumuna geldi? Ve bu durum, küresel iklim mücadelesi için ne anlama geliyor?
Rakamlar, Çin'in yeşil enerji alanındaki ezici üstünlüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor. Ülkenin genel ekonomik büyümesi yavaşlarken, temiz teknolojiye yapılan yatırım akıl almaz bir hızda devam ediyor. Geçen yıl, Çin'de inşaat halinde olan rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesi, dünyanın geri kalanının toplamının iki katıydı. Bu sayede Çin, 1.200 GW'lık kurulu güç hedefine hükümetin planladığından altı yıl önce ulaştı.
Bu hakimiyet, sadece ülke içiyle sınırlı değil. Artık dünyanın en büyük dört rüzgar türbini üreticisi de Çinli firmalar. Güneş panelleri ve elektrikli araçların üretimi ve ihracatında da benzer bir pazar payı hakimiyeti söz konusu. Asya Topluluğu'ndan Li Shuo'nun dediği gibi, "Temiz enerji söz konusu olduğunda artık rekabetten bahsetmek anlamsız. Sadece tek bir oyuncu var."

Kömürün Gölgesindeki Yeşil Devrim: Çin'in İklim İkilemi
Çin'in bu yeşil hamlesi, madalyonun sadece bir yüzü. Diğer yüzünde ise ülkenin hala dünyanın en büyük kömür tüketicisi ve karbon salıcısı olduğu gerçeği yatıyor. Climate Action Tracker gibi bağımsız kuruluşlar, Çin'in mevcut politikalarını "son derece yetersiz" olarak değerlendiriyor ve bu gidişle gezegeni 4°C'lik bir ısınmaya doğru sürükleyeceği uyarısında bulunuyor.
Son iki yılda kömür sektörüne yapılan yatırımların son on yılın en yüksek seviyesine çıkması, Pekin'in "enerji güvenliği" endişelerini, iklim hedeflerinin önüne koyabildiğini gösteriyor. Özellikle 2021-2022'deki kuraklıkların hidroelektrik santrallerini vurması, yerel yönetimleri güvenilir bir kaynak olarak gördükleri kömüre daha fazla yöneltti.
ABD Geri Çekilirken Çin Sahneye Çıkıyor: Yeni Jeopolitik Düzen
Çin'in bu çelişkili durumu, ABD'nin iklim arenasından neredeyse tamamen çekilmesiyle daha da belirgin hale geliyor. Trump yönetimi altında ABD, iklim araştırma merkezlerini kapatırken, daha fazla petrol ve gaz sondajı sözü veriyor. Bu boşlukta Çin, kendisini çok taraflı işbirliğinin ve küresel çözümlerin savunucusu olarak konumlandırıyor. Başkan Xi Jinping, "Dünya nasıl değişirse değişsin, Çin iklim eylemlerini yavaşlatmayacak," diyerek güvenilir bir ortak imajı çiziyor.

Önceki iklim zirvelerinde (COP) ABD ve Çin liderleri genellikle ortak bir zemin ararken, şimdi Çin, Avrupa Birliği gibi aktörlerle doğrudan ikili görüşmeler yaparak "iddialı ve adil" sonuçlar için birlikte çalışma sözü veriyor. Bu durum, iklim politikasının artık yeni bir eksende, Pekin merkezli bir yörüngede şekillendiğinin en net göstergesi.
Gelecek Yeşil mi, Gri mi? Karar Pekin'in Elinde
Çin, bir yandan gezegeni kurtaracak teknolojileri rekor hızda üretirken, diğer yandan kömür bağımlılığıyla bu çabaları baltalama potansiyeli taşıyor. Ancak yönü net: Yeşil enerji, Çin için artık sadece bir çevre politikası değil, aynı zamanda ekonomik büyümenin motoru ve küresel liderliğin anahtarıdır. Dünya, bu devin bir sonraki beş yıllık planını ve karbon emisyonlarını ne kadar azaltacağını nefesini tutarak bekliyor. Geleceğin ne kadar yeşil olacağı, büyük ölçüde Pekin'in vereceği kararlara bağlı.




Yorumlar