top of page

15 Eylül Demokrasi Günü: Antik Yunan'dan Dijital Çağa Demokrasinin Tehlikeli Yolculuğu

15 Eylül Demokrasi Günü:

Her yıl 15 Eylül'de kutlanan Uluslararası Demokrasi Günü, sadece sandığa gitmekten ibaret olmayan bir idealin küresel bir hatırlatıcısıdır. Birleşmiş Milletler'in de vurguladığı gibi demokrasi, "hükümetlerin hesap verme zamanıdır." Peki, binlerce yıl önce Antik Yunan'da filizlenen bu fikir, Magna Carta'dan devrimlere, Türkiye'nin sancılı çok partili hayatından günümüzün dijital kaosuna kadar nasıl bir evrim geçirdi? Ve daha da önemlisi, popülizm ve dezenformasyon gibi modern tehditler karşısında bu kadim ideal hayatta kalabilecek mi?


Demokrasinin ilk tohumları Antik Yunan'da atılsa da, bu sistem kadınları, köleleri ve yabancıları dışlayan sınırlı bir modeldi. Hatta Platon gibi düşünürler, demokrasinin bir tiranlığa yol açabileceği konusunda uyarıda bulunmuşlardı. Modern demokrasinin asıl temelleri, gücün sınırlandırılması fikriyle atıldı. 1215'te imzalanan Magna Carta, bir kralın yetkilerinin mutlak olmadığını ve hukukun üstünlüğüne tabi olduğunu ilan eden ilk belgeydi. Bu, keyfi yönetime karşı atılmış dev bir adımdı.


Modern demokrasinin felsefi altyapısını ise Aydınlanma düşünürleri inşa etti. John Locke, yaşam, özgürlük ve mülkiyet gibi devredilemez "doğal haklar" teorisini ortaya attı. Montesquieu, gücün tek elde toplanmasını engellemek için yasama, yürütme ve yargıdan oluşan "kuvvetler ayrılığı" ilkesini geliştirdi. Jean-Jacques Rousseau ise egemenliğin kaynağını Tanrı'dan alıp doğrudan halka devrederek "halk egemenliği" fikrini ateşledi. Bu fikirler, Amerikan ve Fransız Devrimleri ile somutlaşarak modern anayasal devletlerin temelini oluşturdu.


Türkiye'nin Kırılgan Demokrasi Serüveni: İlerlemeler ve Kesintiler


Türkiye'nin demokrasi yolculuğu, 1946'da çok partili hayata geçişle umut verici bir başlangıç yaptı. 1950 seçimleri, iktidarın sandık yoluyla barışçıl bir şekilde el değiştirdiği ilk örnek olarak tarihe geçti. Ancak bu süreç, askeri müdahalelerle defalarca kesintiye uğradı. Bu durum, anayasalarda da kendini gösterdi: 1960 darbesi sonrası hazırlanan 1961 Anayasası, temel hak ve özgürlükleri genişleten özgürlükçü bir ruh taşırken; 1980 darbesi sonrası hazırlanan 1982 Anayasası, otoriteyi güçlendiren ve özgürlükleri kısıtlayan bir yapıya sahipti. Bu "bir ileri, iki geri" döngüsü, uluslararası demokrasi endekslerinde Türkiye'nin sıralamasının neden düştüğünü de açıklıyor.


15 Eylül Demokrasi Günü:

Modern Tehditler: Popülizm ve Dezenformasyon Çağında Demokrasi


Bugün demokrasiler, tanklardan veya darbelerden daha sinsi tehditlerle karşı karşıya:


  • Popülizmin Yükselişi: Popülist liderler, "gerçek halk" adına konuştuklarını iddia ederek, muhalif sesleri "halk düşmanı" olarak damgalayabiliyor. Bu durum, toplumda kutuplaşmayı artırırken, çoğulculuk ve azınlık hakları gibi demokrasinin temel taşlarını aşındırıyor.


  • Dezenformasyonun Gücü: Dijital çağ, bilgiye erişimi kolaylaştırsa da, yalan haberlerin ve manipülatif içeriklerin hızla yayılmasına da zemin hazırlıyor. Cambridge Analytica skandalı gibi örnekler, sosyal medya aracılığıyla seçmen davranışlarının nasıl etkilenebileceğini ve demokratik süreçlerin nasıl sabote edilebileceğini gösterdi.


Demokrasi Bitmeyen Bir Mücadeledir


15 Eylül Demokrasi Günü, bize demokrasinin bir kez kazanılıp bir kenara konulacak bir zafer olmadığını hatırlatıyor. O, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve bilinçli bir sivil toplum tarafından her gün yeniden inşa edilmesi ve korunması gereken dinamik bir süreçtir. Tehditler şekil değiştirse de, bu kadim ideal için verilen mücadele her zamanki kadar hayati önem taşımaya devam ediyor.




Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page