İndirim Etiketlerinin Ardındaki Gerçek: Kara Cuma'nın Görünmeyen Maliyeti
- Zeynep Derin Köseoğlu

- 2 saat önce
- 4 dakikada okunur

Kasım ayının sonlarına doğru "kaçırılmayacak fırsatlar" vaadiyle Kara Cuma sirenleri çalmaya başlar. Peki, bu küresel alışveriş çılgınlığının ardında, cüzdanımızdan çok daha fazlasını hedef alan psikolojik tuzaklar ve gezegenimize kesilen ağır bir fatura gizlendiğini hiç düşündünüz mü? O karşı konulmaz görünen yüzde elli indirim etiketinin altında beynimizdeki ödül mekanizmasını hackleyen nöropazarlama teknikleri, satın aldığımız ürünlerin yüzde sekseninin kısa sürede çöpe gitmesi ve Londra-New York arası yüzlerce uçuşa eş değer bir karbon salımı yatıyor. Gelin, bu parıltılı vitrinin arkasına birlikte bakalım ve bu 'kazançlı' alışverişin gerçek faturasını kime kestiğimizi görelim.
Tüketim Çılgınlığının Psikolojisi: Neden Karşı Koyamıyoruz?
Kara Cuma, sadece ekonomik bir olay değil, aynı zamanda insan psikolojisi üzerinde ustalıkla kurgulanmış bir deneydir. Perakendeciler, bizi satın almaya iten en temel dürtülerimizi hedef alarak karşı konulmaz bir atmosfer yaratır.
Tüketim bilimi uzmanı James Mourey'e göre, "iyi bir indirim" yakalamak, beynimizdeki ödül merkezini doğrudan harekete geçirerek gerçek bir mutluluk hissi yaratır. Öte yandan, adil olmadığını düşündüğümüz bir fiyatla karşılaşmak, beynin acıyı işleyen bölümünü tetikler. Kısacası, Kara Cuma indirimleri bize acıdan kaçınma ve anında bir ödül kazanma fırsatı sunar; bu da mantıklı düşünme yeteneğimizi nasıl da kolayca gölgede bırakabildiğini gösteriyor.
Sosyal psikolog Laura Brannon, Kara Cuma'nın başarısının "kısıtlı zamanda özel bir indirim" algısı yaratmasından kaynaklandığını belirtir. Sınırlı bir süre için geçerli olan bu fırsatlar, tüketicilerin normalden daha fazla arzu duymasına neden olur. Perakendeciler bu durumu körüklemek için çeşitli nöropazarlama teknikleri kullanır: Orijinal fiyatı yüksek göstererek indirimli fiyatları karşı konulmaz bir fırsat gibi sunarlar; geri sayım zamanlayıcıları ve "Acele edin! Sadece 3 tane kaldı!" gibi sınırlı stok uyarıları ile düşünmeden anında satın alma eylemini tetiklerler; ve fırsatları kaçırma korkusu (FOMO) yaratarak bizi anlık kararlar vermeye zorlarlar.
Bir indirimi yakalamak, sadece para tasarrufu anlamına gelmez. Mourey'e göre bu durum, bir "işi tamamlama hazzı" verir ve bu fırsatı yakalayamayan diğer insanlara karşı bir üstünlük hissi oluşturabilir. Alışveriş, aynı zamanda arkadaşlarla yapılan sosyal bir etkinliğe dönüşebilir ve grup içindeki dinamikler, bireylerin satın alma kararlarını doğrudan şekillendirebilir.

Gezegene Kesilen Fatura: Kara Cuma'nın Ekolojik Ayak İzi
Perakendecilerin zihnimizde ustalıkla kurduğu bu psikolojik tuzakların bedelini ise ne yazık ki gezegenimiz ödüyor. Anlık bir 'mutluluk' ve 'üstünlük' hissi için tetiklenen her satın alma kararı, arkasında devasa bir ekolojik enkaz bırakıyor.
Atık Dağları ve Plastik Kirliliği
Çarpıcı bir rapor, gerçeği gözler önüne seriyor. Leeds Üniversitesi'nin araştırmasına göre, Kara Cuma'da satın alınan ürünlerin ve bu ürünlerin ambalajlarının %80'i, çok kısa bir süre sonra ya çöpe atılıyor, ya yakılıyor ya da düşük kaliteli geri dönüşüme gönderiliyor. Bu tüketim çılgınlığının bir diğer karanlık yüzü ise ambalaj atıkları. Dünya çapındaki çevrim içi alışverişten kaynaklanan sera gazı emisyonlarının %45'inden tek başına ambalaj atıkları sorumludur.
Karbona Boyanmış Teslimatlar
Online alışverişin kolaylığı, ağır bir karbon maliyetiyle birlikte geliyor. 2020 yılında sadece Birleşik Krallık'taki Kara Cuma teslimatlarının yol açtığı sera gazı emisyonu 429.000 metrik tonu aştı. Bu rakamı somutlaştırmak gerekirse, Londra'dan New York'a yapılan 435 gidiş-dönüş uçuşuna eş değer bir kirlilikten bahsediyoruz. "Ertesi gün teslimat" vaadi, lojistik firmalarını araçları tam doldurmadan yola çıkarmaya itiyor. Bu durum, daha fazla sefer, daha fazla trafik ve kaçınılmaz olarak daha fazla emisyon anlamına geliyor.
İadelerin Gizli Maliyeti
Anlık heveslerle yapılan alışverişler genellikle pişmanlıkla sonuçlanır. Yapılan bir anket, tüketicilerin %52'sinin Kara Cuma'da yaptığı alışverişlerden pişman olduğunu ortaya koyuyor. Bu pişmanlık, ürün iadelerinde %143'lük bir artışa neden oluyor. Ancak iade sürecinin de görünmeyen bir maliyeti var. ABD'deki ürün iadeleri, yılda 3 milyon arabaya eş değer karbondioksit salımına neden oluyor. Daha da trajik olanı ise, Birleşik Krallık'ta iade edilen her on üründen dokuzunun, bir başka yuvada hayat bulma şansı verilmeden doğrudan imha edilmesi. Bu, sadece bir israf değil, aynı zamanda emeğe ve kaynaklara yapılmış bir saygısızlıktır.
Tüketime Karşı Duran Hareketler: Yeşil Bir Alternatif Mümkün mü?
Neyse ki bu tüketim kültürüne karşı duran ve güçlenen hareketler var. Bunlardan ilki, 2015'te ortaya çıkan ve markaları indirim yarışına girmek yerine çevre dostu politikalarını öne çıkarmaya davet eden Yeşil Cuma (Green Friday).
Bir diğer güçlü ses ise Kara Cuma ile aynı gün gerçekleşen ve tüketicileri bir günlüğüne de olsa bu çılgınlığa ara vermeye çağıran "Hiçbir Şey Almama Günü" (Buy Nothing Day). Bu hareket, insanları ikinci el pazarları kurmaya, eşya takası yapmaya ve alışverişe harcanacak parayı yardım kuruluşlarına bağışlamaya teşvik ederek anlamlı bir alternatif sunuyor.

İlham Veren Markalar ve Uygulamalar
Bilinçli tüketim felsefesini benimseyen markalar, bu değişime öncülük ederek umut veriyor. Örneğin IKEA, "Buyback & Resell" programı ile müşterilerin kullanmadıkları eski mobilyalarını geri satmalarına olanak tanıyarak ürünlere ikinci bir hayat şansı veriyor. Outdoor giyim markası Patagonia ise ünlü "Bu Ceketi Almayın" reklam kampanyasıyla yıllardır aşırı tüketime meydan okuyor ve 2020'de Kara Cuma'da elde ettiği kârın %100'ünü çevresel amaçlar için çalışan kuruluşlara bağışladı. Bu çabaların ne kadar değerli olduğunu basit bir veri ortaya koyuyor: Yapılan araştırmalar, bir giysinin ömrünü sadece 9 ay uzatmanın bile, o ürünün çevresel etkisini %20 ila %30 oranında azalttığını gösteriyor.
Tüketici Değil, Bilinçli Birey Olmak
Kara Cuma'nın cazip indirimleri, aslında aşırı tüketimi normalleştiren ve gezegenimizi geri dönülmez bir yola sürükleyen bir sistemin parçasıdır. Ancak bu döngüyü kırma gücü bizim elimizde. Tüketici olmaktan çıkıp, kararlarının sorumluluğunu alan bilinçli bireyler haline gelerek daha sürdürülebilir bir gelecek inşa edebiliriz.
Bir sonraki alışverişinizden önce kendinize şu basit soruları sormayı deneyin:
Elimde hâlihazırda ne var?
Bu yeni ürünü ne kadar kullanacağım?
Ne kadar süre dayanacak?
Buna gerçekten ihtiyacım var mı?
Unutmayın, en sürdürülebilir ürün, zaten dolabınızda, evinizde olandır. Her birimiz, 5R (refuse, reduce, reuse, repair & recycle) yani reddet, azalt, yeniden kullan, onar ve geri dönüştür ilkesini birer pusula olarak benimseyerek, bu tüketim fırtınasında kendi limanımızı inşa edebiliriz. Bu, sadece gezegeni değil, aynı zamanda anlamsız bir biriktirme arzusundan arınmış, daha özgür bir zihni korumaktır.
Zeynep Derin Köseoğlu
Ekolojik Evim Yazarı




Yorumlar