Trump'ın İlk 100 Günü: Çevreye Yönelik "Topyekün Saldırı" Eleştirisi ve Gelecek Endişeleri
- EE Admin
- 1 gün önce
- 3 dakikada okunur

İkinci Trump yönetiminin ilk yüz günü geride kalırken, çevre savunucuları ve hukuk uzmanları, yönetimin çevre politikalarına yönelik attığı adımları "tarihin en kötü Beyaz Saray saldırısı" olarak nitelendiriyor. Göreve başlar başlamaz yayınlanan bir dizi kararname, bildiri ve kurum içi direktif, ülkenin doğal kaynaklarını, halk sağlığını koruyan düzenlemeleri ve iklim değişikliğiyle mücadele çabalarını hedef alıyor. Savunucular, bu "topyekün saldırının" kontrol altına alınmazsa, Amerika'yı çevresel kazanımlar açısından onlarca yıl geriye götüreceğinden endişe ediyor.
Yönetimin Çevre Karnesi: İlk 100 Günün Özeti ve Eleştiriler
Trump yönetiminin ilk 100 günündeki çevre politikaları, yoğun eleştirilerin odağında. Çevre grupları ve uzmanlar, yönetimin eylemlerini şu şekilde değerlendiriyor:
Düzenlemelerin Geri Alınması: Yönetim, temiz hava, temiz su ve halk sağlığını korumaya yönelik onlarca yıllık kazanımları temsil eden çevre düzenlemelerini yürürlükten kaldırma veya zayıflatma yönünde agresif adımlar attı. Özellikle tüm çevre düzenlemelerinin belirli bir süre sonra otomatik olarak sona ermesini öngören "gün batımı hükmü" içeren kararname, hukukçular tarafından "tamamen hukuka aykırı" olarak değerlendiriliyor.
Kurumsal Yapının Zayıflatılması: Çevre Koruma Ajansı (EPA) başta olmak üzere çevreyle ilgili federal kurumların bütçelerinde devasa kesintiler planlanıyor. EPA bütçesinin %65 oranında kesilmesi, ajansı kuruluşundan bu yana en düşük finansman seviyesine indirebilir. Bu durum, kurumların denetim ve uygulama kapasitesini ciddi şekilde zayıflatma riski taşıyor. Ayrıca, yüzlerce uzman personelin işten çıkarılması planları, kurumsal hafızanın ve uzmanlığın kaybına yol açabilir.
Fosil Yakıtlara Öncelik: Yönetim, kömür endüstrisini canlandırma vaadiyle hareket ederken, yenilenebilir enerji projelerini (açık deniz rüzgarı gibi) durdurma veya yavaşlatma eğiliminde. Kamu arazilerinin petrol, gaz ve madencilik faaliyetlerine daha fazla açılması teşvik ediliyor.
İklim Değişikliğinin İnkarı ve Bilim Karşıtı Duruş: Yönetim, ABD'yi Paris Anlaşması'ndan çekme sürecini yeniden başlattı. İklim değişikliği konusunda bilimsel konsensüsü görmezden gelen bir tavır sergileniyor, iklim araştırmalarına ayrılan fonlar kesiliyor ve Ulusal İklim Değerlendirmesi gibi önemli bilimsel raporları hazırlayan ekipler dağıtılıyor.
Çevresel Adaletin Göz Ardı Edilmesi: EPA'nın çevresel adalet ofislerinin kaldırılması, ilgili haritalama araçlarının silinmesi ve yaptırımlarda ırk veya sosyoekonomik statünün dikkate alınmayacağına dair direktifler, özellikle kirlilikten orantısız şekilde etkilenen düşük gelirli ve azınlık topluluklarını daha savunmasız bırakıyor. Ağaç dikimi, hava izleme gibi projelere yönelik milyonlarca dolarlık hibe askıya alındı. Adalet Bakanlığı'na da çevresel adalet programlarını sonlandırma emri verildi.

Beyaz Saray'ın Savunması ve "İkiyüzlülük" Eleştirisi
Beyaz Saray ise eleştirilere karşı farklı bir tablo çiziyor. Dünya Günü'nde yayınlanan bir bildiride, yönetimin "bilimi takip ettiği", "enerji inovasyonunu teşvik ettiği", "israfçı düzenlemeleri kestiği", "yaban hayatını koruduğu" ve "kamu arazilerini koruduğu" iddia edildi.
Yönetim sözcüsü, Başkan'ın temiz hava ve temiz su taahhüdünü yinelerken, EPA Yöneticisi Lee Zeldin'in toksinleri temizleme ve "Büyük Amerikan Geri Dönüşünü Güçlendirme" çabalarını övdü.
Ancak Harvard Üniversitesi'nden Hannah Perls gibi uzmanlar, bu açıklamaları "ikiyüzlülükte ustalık dersi" olarak nitelendiriyor. Perls'e göre, yönetim gerçekte tam tersini yapıyor: kurumları küçültüyor, koruyucu kuralları iptal ediyor, fosil yakıtları savunuyor ve bilimsel konsensüsü reddediyor.
Kamu Arazileri, Koruma Programları ve Çiftçiler Üzerindeki Etkiler
Yönetimin politikaları, kamu arazileri yönetimi ve tarım sektöründe de ciddi endişelere yol açıyor:
Kamu Arazileri: Ulusal Park Hizmeti ve Orman Hizmeti'nde binlerce çalışanın işten çıkarılması, hizmetleri aksattı ve koruma çalışmalarını durdurdu. Kamu arazilerinin madencilik ve sondaj için daha kolay erişilebilir hale getirilmesi, hassas ekosistemleri ve yaban hayatını tehdit ediyor. Ulusal anıtların küçültülmesi veya kaldırılması planları da gündemde.

Tarım ve Koruma: Çiftçilere iklim dostu uygulamalar ve enerji verimliliği için sağlanan milyarlarca dolarlık fon (Enflasyon Azaltma Yasası kapsamında) donduruldu veya iptal edildi. USDA bünyesindeki iklim bilimcileri görevden alındı ve iklim verileri internet sitelerinden silindi. Bu durum, çiftçilerin iklim değişikliğine uyum sağlama kapasitesini zayıflatıyor.
Uluslararası Etkiler ve Uzun Vadeli Riskler
Trump yönetiminin eylemleri sadece ABD içini değil, küresel iklim çabalarını da olumsuz etkiliyor:
Paris Anlaşması'ndan Çekilme: ABD'nin uluslararası iklim taahhütlerinden geri adım atması, küresel iş birliğini zayıflatıyor ve diğer ülkeler üzerindeki baskıyı azaltıyor.
Bilimsel İzolasyon: ABD'nin uluslararası iklim süreçlerinden çekilmesi ve bilimsel verilere erişimi kısıtlama potansiyeli, küresel iklim araştırmalarını olumsuz etkileyebilir.
Kaçırılan Fırsatlar: Yönetimin politikaları, ABD'nin yeşil ekonomi ve temiz enerji teknolojilerindeki liderlik rolünü kaybetmesine neden olabilir.
Uzun Vadeli Emisyonlar: Yeni onaylanan fosil yakıt altyapı projeleri, Trump yönetiminin görev süresini aşarak on yıllarca emisyon artışına neden olabilir. Bu, iklim değişikliğiyle mücadele için kritik olan zaman penceresinin daralması anlamına geliyor.
Mücadele ve Gelecek: Hukuki Süreçler ve Toplumsal Tepki
Çevre örgütleri (NRDC, SELC, WELC gibi) ve hukuk uzmanları, yönetimin birçok adımının hukuka aykırı olduğunu savunuyor ve yasal mücadele başlatıyor. Yönetimin "dinamitle" mevcut yapıyı yıkmaya çalıştığını belirten uzmanlar, hukukun üstünlüğüne güveniyorlar. Mahkemelerin, idari normlara ve yasalara aykırı olan birçok kararı iptal etmesi bekleniyor.

Güney Çevre Hukuku Merkezi'nden Geoff Gisler, yönetimin eylemlerinin halkın çoğunluğunun desteğine sahip olmadığını ve uzun vadede toplumsal bir tepkiyle karşılanabileceğini ifade ediyor. NRDC'den Michael Wall ise "Bölgeyi doldurup insanları bunaltmaya çalıştıklarını varsayıyorum. Bunaltılmaya niyetimiz yok," diyerek mücadele kararlılığını vurguluyor.
Trump yönetiminin ilk 100 günü, çevre politikaları açısından endişe verici bir tablo ortaya koydu. Düzenlemelerin geri çekilmesi, kurumların zayıflatılması, bilimin göz ardı edilmesi ve fosil yakıtlara verilen öncelik, hem ABD'nin çevresel kazanımlarını hem de küresel iklim çabalarını tehdit ediyor. Yönetimin bu adımlarının kalıcı olup olmayacağı, büyük ölçüde devam eden hukuki süreçlere ve toplumsal tepkinin gücüne bağlı olacak. Ancak kesin olan bir şey var ki, atılan adımlar şimdiden önemli bir belirsizlik ve endişe kaynağı yaratmış durumda.
Comments