top of page

İnsan Doğanın Yansıması Değil mi?

Güncelleme tarihi: 2 gün önce

İnsan Doğanın Yansıması Değil mi?

Bazen oturup bir ağaca uzun uzun baktığın olur mu? Hani hiçbir şey yapmadan, sadece bakmak. Dallarının rüzgarla kıpırdayışı, yaprakların birbirine çarpıp çıkardığı ses, gövdesinin o dimdik hali. Ne zaman böyle bir ana denk gelsem, şunu düşünmeden edemem: “Biz de doğayız. Farkında olmadan yaşıyoruz ama onunla ne kadar aynıyız aslında.”


Bir ağacı düşünün. Bir ağaç nasıl kökleriyle toprağa tutunuyorsa, biz de geçmişimizle, anılarımızla hayata tutunuyoruz. Dalları nasıl gökyüzüne uzanıyorsa, bizim de hayallerimiz var ulaşmak istediğimiz. Rüzgar esince bazen yapraklarını döküyor ya, biz de öyleyiz işte. Bazen bir söz, bir bakış, bir kayıp… 


Savruluyoruz. Sonra zaman geçiyor, mevsim dönüyor, aynı ağaç yeşeriyor tekrar. Biz de iyileşiyoruz. Ne olursa olsun, devam ediyoruz hayata.

Doğanın ritmiyle çok benziyor kalbimizin ritmi. Bazen fırtına, bazen yağmur. Bazen güneşli, bazen gölgeli. Ama hep bir döngü içinde, aynı doğa gibi. Düşünsene, bir deniz gibi özgürleşebiliyoruz sevdiklerimizin yanında ya da bir çiçek gibi açabiliyoruz, kendimizi güvende hissettiğimiz yerde. Yani doğayı dışımızda sanıyoruz ama aslında içimizde taşıyoruz.


Bana sorarsan, doğayı korumak aslında kendini korumakla eşdeğer. Çünkü biz onunla bir bütünüz. O nefes aldıkça, biz de alıyoruz. O iyi oldukça, biz de iyiyiz. Bazen bir çöpü yere atmamak, bazen bir ağacı sulamak, bazen bir kuşun suyunu yenilemek. Küçük gibi duran her şey aslında büyük bir iyilik bırakıyor ardında. Hem doğaya hem bize.


Şehirde yaşarken unutuyoruz bunu. Betonun içindeyken sanki doğadan çok uzaktaymışız gibi geliyor. Ama sonra bir orman yürüyüşünde, bir deniz kenarında ya da sadece parkta otururken hissediyoruz doğayı. Ruhumuzun ihtiyacı olan buymuş meğer. Doğayı görmek, duymak, içinde kaybolmak.


Bir gün doğayı yok edersek, aslında kendi yaşam alanımızı da yok etmiş olacağız. Çünkü doğa olmadan biz de olamayız. O bizim yalnızca dışımızda olan bir şey değil, bizim içimiz. Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yediğimiz yemek. Hepsi onun armağanı. Biz o armağanı korumazsak, bir gün elimizde hiçbir şey kalmayacak.


Bir çocuğu düşünün. Doğayla iç içe büyüyen bir çocuk daha huzurlu olur. Toprağa basar, yağmurda ıslanır, ağaca tırmanır. Doğayı tanırsa kendini de tanır. Empati gelişir, büyüdüğünde daha şefkatli olur. Doğaya şefkat duyan bir insan, insana da şefkat duyar.


Zincirleme bir iyilik hali başlar. Çünkü doğa insana sabrı öğretir, sadeliği öğretir, anda kalmayı öğretir. Bir çiçeği büyütmeyi deneyen bilir bunu. Her gün azar azar, biraz su, biraz güneş, biraz sevgi. Sonra o tomurcuk açar ya, işte o an büyüsüdür hayatın.


Kendimizi doğadan ayrı gördükçe yalnızlaşıyoruz. Ama onun bir parçası olduğumuzu hatırladığımızda ruhumuz sanki “oh be” diyor. Bir ağaç gölgesinde serinlemek, denizin kenarında oturup sadece dalgaları dinlemek, kuşların sesine uyanmak. Ruhun ihtiyaç duyduğu şeyler bunlar. Güzel yanı şu ki, bunlar için çok büyük şeylere gerek yok. Doğayla kurduğumuz o bağ, sade ama derin bir yerden besliyor bizi.


Doğayı korumak demek, daha az tüketmek, daha çok paylaşmak demek. Gerektiği kadar almak, gerektiğinde bırakabilmek. Çünkü doğa her zaman verir ama dengesini korumamız gerekir. Aksi halde bir yerde tıkanır. Bizim ilişkilerimiz gibi düşün. Sadece alırsan, karşılık vermezsen bozulur o ilişki. Doğayla olan ilişkimiz de böyle.


Belki de hayatın sırrı bu: “Doğaya benzemek.” Onun gibi sakin, onun gibi cömert, onun gibi yenilenebilir, onun gibi gerektiğinde geri çekilebilen. Hani sonbaharda yaprak döker ya ağaç, yorgunluğu bırakır da kışa hazırlar kendini. Biz de öyle yapmalıyız belki. Yeri geldiğinde dinlenmek, yeri geldiğinde filizlenmek.


İnsan dediğin doğanın ta kendisi. Onu sevmek kendini sevmek, onu korumak kendini kollamak gibi. Doğa dediğin şey sadece yeşil değil; o bir bakış açısı, bir duruş, hayatı yaşama biçimi. Ona ne kadar nazik davranırsak, o da bize o kadar kucak açıyor.


Bir gün kendini kaybolmuş hissedersen, bir ağacın altına otur ya da çıplak ayakla toprağa bas. Kuş seslerini dinle, bulutlara bak. Kendini yeniden hatırlarsın. Çünkü doğa hep orada. Onunla bağ kuran insan, kendini de unutmuyor.


Yorumlara doğayla ilgili en özel anını, sana iyi gelen bir doğa ritüelini ya da bu yazının sende uyandırdığı duyguyu yazarsan çok sevinirim 💜 Belki de birbirimizden ilham alırız :) 


Mutlulukla kalın :) 


Gizem Görhan Yağmur






Comentários

Avaliado com 0 de 5 estrelas.
Ainda sem avaliações

Adicione uma avaliação
Sosyal Medya'dan takip et
  • Facebook
  • Instagram
  • X
ekolojik evim logo beyaz
Düşüncelerini Paylaş

​Email : info@ekolojikevim.com.tr

​​​

Haber Bültenimize Abone Olun • Kaçırmayın!

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz!

bottom of page