Kaos, Kriz ve Hesaplaşma: Amazon'daki İklim Zirvesi Neden Başlamadan Çöküyor?
- EE Admin

- 4 saat önce
- 3 dakikada okunur

Küresel iklim zirveleri genellikle kapalı kapılar ardında yürütülen, resmi ve diplomatik etkinlikler olarak bilinir. Ancak, bu yıl Brezilya'nın Amazonlarındaki Belém şehrinde düzenlenecek olan 30. Taraflar Konferansı (COP30), iklim eylemi söylemi ile kaotik gerçeklik arasındaki tehlikeli kopuşu gözler önüne seriyor. Zirve, daha başlamadan perde arkasında patlak veren büyük çelişkiler, lojistik krizler ve artan gerilimlerle, bir hesaplaşma anı olmaya aday. Bu yazı, zirvenin en şaşırtıcı ve az bilinen yönlerini ortaya çıkararak, iklim mücadelesinin karşı karşıya olduğu derin çatlakları inceliyor.
Lojistik Kâbusu: Amazon'daki Zirveye Katılım Tehlikede
COP30'un en somut krizi, henüz tek bir müzakere bile yapılmamışken patlak veren lojistik sorunlar ve bunun zirvenin kapsayıcılığını temelden dinamitleyen etkisi. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir anket, acı bir gerçeği ortaya koydu: Belém'deki "aşırı yüksek" konaklama fiyatları ve zorunlu minimum konaklama süreleri nedeniyle ülkelerin ezici çoğunluğu henüz otel rezervasyonu yapmadı. Anket verilerine göre, yanıt veren 129 heyet hâlâ beklemede. Bu oran, iklim krizinden en çok etkilenen En Az Gelişmiş Ülkeler'de %90'a, küçük ada devletlerinde ise %94'e fırlıyor. Katılımcıların %87'si, bu duruma gerekçe olarak "kaynaklarının çok üzerinde olan fiyatları" gösteriyor.
Bu durum, diplomatik bir gerilimi de tetiklemiş durumda. Panama temsilcisi Juan Carlos Monterrey Gomez, mevcut düzenlemeleri "imkânsız" olarak nitelendirerek delegasyonların %70'inden fazlasının hâlâ rezervasyonsuz olduğunu belirtti. Brezilya hükümeti ise zirveyi Amazon'da yapma tercihinin "sembolik ve stratejik" olduğunu savunarak lojistiğin yeterli olacağı konusunda ısrar ediyor. Ancak bu stratejinin bedelini, sesini en çok duyurması gerekenlerin ödediği açıkça görülüyor. Bu durum sadece bir seyahat sorunu değil, aynı zamanda müzakerelerin meşruiyetine yönelik doğrudan bir tehdittir. İklim krizinden en çok etkilenenlerin pazarlık masasından dışlanması, alınacak kararların adaletini ve etkinliğini temelden sarsma potansiyeli taşıyor.

İyi Haberler Neden Yeterli Değil?
Bu lojistik ve adalet krizi, zirvenin ruhunu daha başlamadan zedelerken, müzakere edilecek verilerin kendisi de benzer bir çelişkiyi barındırıyor: Görünürdeki başarıların, yaklaşan felaketi ne kadar maskelediği endişe verici. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) raporuna göre, 2024 yılında küresel yenilenebilir enerji kapasitesi 582 GW ile tarihi bir seviyeye ulaştı. Bu, kağıt üzerinde harika bir haber.
Ancak bu rekor artış, gerekenin yanına bile yaklaşamıyor. 2030 hedefine ulaşmak için 2025'ten itibaren yıllık 1.122 GW'lık ek kapasiteye ihtiyaç duyuluyor. Başka bir deyişle, her yıl 'rekor' olarak kutladığımız ilerlemenin bir o kadarını daha eklememiz ve bunu on yıl boyunca kesintisiz sürdürmemiz gerekiyor. Bu, mevcut politikalarla imkânsıza yakın bir hedeftir ve Guterres'in "zaman daralıyor" uyarısının ne kadar kritik olduğunu göstermektedir. Benzer bir yetersizlik enerji verimliliğinde de görülüyor: 2024'teki %1'lik iyileşme, hedeflenen yıllık %4'lük artışın çok altında kalıyor.
“Temiz enerji devrimi durdurulamaz. Yenilenebilir kaynaklar fosil yakıtlardan daha hızlı ve daha ucuza devreye giriyor; büyümeyi, istihdamı ve uygun fiyatlı enerjiyi teşvik ediyor. Ancak 1,5°C sınırını aşmamak için gereken zaman hızla daralıyor.” Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres
10. Yılında Paris Anlaşması: Kutlama Değil, Hesaplaşma
COP30, sembolik bir dönemece denk geliyor: Ülkelerin küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlama taahhüdü verdiği Paris İklim Anlaşması'nın imzalanmasından tam 10 yıl sonra yapılıyor. Ancak bu yıldönümü bir kutlama atmosferinden çok uzak. Aksine, zirve bir "hesaplaşma" anı, "Belém'in sınavı" olarak görülüyor. Anlaşmanın öngördüğü 1,5°C hedefinin tutturulması her geçen gün imkânsızlaşırken, ülkelerin mevcut Ulusal Katkı Beyanları (NDC) bu hedefi karşılamaktan fersah fersah uzak.
Sorunun kökeni, ülkelerin "emisyon boşluğunu" dolduracak adımları atmamasında yatıyor. Bu "emisyon boşluğu", Paris'te verilen sözler ile ülkelerin başkentlerinde uygulanan politikalar arasındaki uçurumun bilimsel adıdır. COP30, bu uçurumun ya kapanmaya başlayacağı ya da gezegeni yutacak bir girdaba dönüşeceği an olacaktır.

Resmi Gündemin Ötesi: "İklim Krizi Bir Doğa Olayı Değil, Sömürü Biçimidir"
Resmi müzakerelerin ve diplomatik koridorların dışında, COP süreçlerine yönelik giderek güçlenen bir toplumsal muhalefet de var. Birçok aktivist ve sivil toplum kuruluşu için COP'lar, "devletlerin diplomatik vitrinleri" olmaktan öteye geçemiyor. Bu alternatif bakış açısı, iklim krizini yalnızca bir çevre sorunu olarak değil, "sistematik bir sömürü biçimi" olarak tanımlıyor.
Bu görüşü en net dile getirenlerden biri olan DEM Parti Milletvekili İbrahim Akın, sorunun köklerini sömürgecilik, savaş ve yoksulluk gibi küresel adaletsizliklerde görüyor. Ona göre asıl amaç, bu platformlarda halkların yaşadığı gerçek yıkımı ve adaletsizliği görünür kılmak. Bu nedenle resmi gündemin ötesinde, COP30'da adalet, emek ve yaşam hakkı taleplerini yükselten güçlü bir sivil toplum sesinin de duyulması bekleniyor.
“İklim krizi bir ‘doğa olayı’ değil, sistematik bir sömürü biçimi. Biz bu gerçeği bütün dünyaya duyurmak istiyoruz. COP süreçlerinin artık devletlerin diplomatik vitrinlerinden çıkıp, halkların yaşadığı gerçek yıkımları görünür kılması şart.” İbrahim Akın, DEM Parti İzmir Milletvekili
COP30; lojistik kaos ile kapsayıcılık ideali, rekor ilerlemeler ile devasa hedef açıkları ve resmi gündem ile toplumsal hesaplaşma talebi arasındaki keskin çelişkilerle şekilleniyor. Amazon'un kalbindeki bu buluşma, bir yol ayrımının en somut kanıtı. Zirve, ulusların nihayet sözleriyle eylemleri arasındaki uçurumu kapattığı bir "dönüm noktası" mı olacak? Yoksa vaatlerin ve hedeflerin kendi ağırlığı altında ezildiği, meşruiyetini yitirdiği bir "kırılma noktası" olarak mı hatırlanacak? Eğer bir dönüm noktası olmazsa, bu sadece bir zirvenin değil, küresel iklim mücadelesi mimarisinin de iflası anlamına gelebilir.




Yorumlar