top of page

Zeytinliklerin Kaderi ve Anlatıların Savaşı: Türkiye Hangi Hikayeyi Seçmeli?

Zeytinliklerin Kaderi ve Anlatıların Savaşı: Türkiye Hangi Hikayeyi Seçmeli?

Türkiye'nin binlerce yıllık mirası olan zeytinlikler, son dönemde gündeme gelen ve madencilik faaliyetlerine yol açma potansiyeli taşıyan yasal düzenlemelerle yeniden bir varoluş mücadelesinin merkezine oturdu. Bu durum, sadece bir çevre sorunu olmanın ötesinde, doğayla kurduğumuz ilişkinin ve kalkınma anlayışımızın temelinde yatan anlatıların bir yansımasıdır. "Anlatıyı değiştirmek, çevreyi değiştirmektir" düşüncesi, bugün zeytinlikler için verilen mücadelenin tam kalbinde yer alıyor.


Uzun yıllardır Türkiye'de ve dünyada hakim olan yaygın anlatı, ekonomik büyümenin ve endüstriyel ilerlemenin, doğal alanların feda edilmesi pahasına gerçekleşebileceği yönündeydi. Bu anlatı, temelde sınırsız büyüme ve kâr hırsına dayanan bir sistemin ürünüdür.


Bu bakış açısına göre zeytinlikler, zaman zaman "daha fazla ekonomik fayda sağlayacak" madencilik, enerji veya sanayi projeleri için gözden çıkarılabilir, feda edilebilir alanlar olarak görülmektedir. İnsanın doğadan ayrı ve onun üzerinde egemen olduğu, doğanın kaynaklarının sınırsızca sömürülebileceği inancı bu anlatıyı besler. Kısa vadeli ekonomik kazançları önceliklendiren bu yaklaşım, uzun vadeli ekolojik yıkımı, sosyal maliyetleri ve kültürel mirasın kaybını sistematik olarak görmezden gelir. Zeytinlikleri madenciliğe açan son yasal düzenleme de tam olarak bu anlatının somut bir sonucudur.


Zeytinliklerin Kaderi ve Anlatıların Savaşı: Türkiye Hangi Hikayeyi Seçmeli?

Sürdürülemez Anlatının Çöküşü ve Yeni Bir Hikaye İhtiyacı


Ancak iklim değişikliği, kuraklık, biyoçeşitlilik kaybı ve ekolojik krizlerle yüzleştiğimiz bu dönemde, "feda etme" anlatısının artık sürdürülemez olduğu acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Doğayla ayrılmaz bir bütün olduğumuzu ve onu korumanın aslında kendi geleceğimizi korumak olduğunu anladığımız bu kritik noktada, acilen yeni ve güçlü bir anlatıya ihtiyacımız var: Doğayla uyumlu yaşam ve sürdürülebilir refah.


Bu yeni ve umut dolu anlatı, zeytinlikleri sadece "üzerinde maden çıkarılacak bir toprak parçası" olarak değil, çok daha fazlası olarak görür.


Bu anlatıda zeytin ağacı, sadece bir bitki değil; aynı zamanda barışın, bereketin, direncin ve köklü bir yaşam felsefesinin sembolüdür. Onu korumak, sadece ağaçları değil, bir kültürü ve gelecek nesillerin en temel hakkını korumaktır.


Yeni Yasa: İki Anlatının Çarpışma Noktası


Zeytinlikleri madenciliğe açan yeni yasa, aslında mevcut "feda etme" anlatısının bir devamı niteliğindedir. Ancak bu kez, bu anlatıya karşı çıkan, giderek daha da güçlenen bir karşı anlatı yükseliyor. Toplumun farklı kesimlerinden gelen itirazlar, sivil toplum kuruluşlarının mücadelesi, bilim insanlarının ve hukukçuların uyarıları, aslında "zeytinlikler feda edilemez, onlar bizim geleceğimizdir" diyen yeni bir hikayenin yükselişidir. Bu hikaye, sadece ekonomik verilere değil, aynı zamanda duygusal bağlara, kültürel mirasa ve gelecek kaygısına dayanarak gücünü artırıyor.


Zeytinliklerin Kaderi ve Anlatıların Savaşı: Türkiye Hangi Hikayeyi Seçmeli?

Bu mücadele bize gösteriyor ki, toplumsal değişimi sağlamak için sadece gerçekler ve rakamlar yeterli değil. İnsanların kalbine dokunan, onları harekete geçiren güçlü ve ilgi çekici hikayelere ihtiyacımız var. Zeytinlikler için verilen mücadele de tam olarak budur.


Türkiye'nin Geleceği Hangi Anlatıda Saklı?


Türkiye'deki zeytinlikler üzerine yürütülen bu tartışma, aslında iki farklı gelecek vizyonunun ve anlatısının mücadelesidir: Kısa vadeli ve yıkıcı kapitalist büyüme hedeflerini önceleyen "feda etme" anlatısı mı, yoksa doğayla uyumu, sürdürülebilirliği ve kültürel mirası savunan "koruma ve yaşatma" anlatısı mı?


Yeni yasal düzenlemenin varlığına rağmen, bu tartışma bitmeyecek. Toplum olarak hangi anlatıya daha fazla değer verdiğimiz, gelecekteki duruşumuzu ve adımlarımızı belirleyecektir. Anlatımızı değiştirip, zeytinlikleri sadece bir ekonomik meta olarak değil, yaşamın ve geleceğimizin vazgeçilmez bir parçası olarak gördüğümüz sürece, doğamızı ve mirasımızı koruma gücüne sahip olacağız.


Gürsoy Ünlü

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Sosyal Medya'dan takip et
  • Facebook
  • Instagram
  • X
ekolojik evim logo beyaz
Düşüncelerini Paylaş

​Email : info@ekolojikevim.com.tr

​​​

Haber Bültenimize Abone Olun • Kaçırmayın!

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz!

bottom of page