top of page

Ekran Kaydırmanın Psikolojisi: Sosyal Medya Anksiyetemizi Neden ve Nasıl Artırıyor?

Ekran Kaydırmanın Psikolojisi: Sosyal Medya Anksiyetemizi Neden ve Nasıl Artırıyor?

Sadece bir şeye bakmak için elinize aldığınız o telefon... Bir de bakmışsınız ki dakikalar saatlere dönüşmüş, kendinizi sosyal medyanın veya haber sitelerinin dipsiz kuyusunda kaybolmuş bulmuşsunuz. Ekranı kapattığınızda ise geriye kalan, zaman kaybı hissiyle karışık, tanımlaması zor bir yorgunluk ve kaygı. Bu senaryo size de tanıdık geliyor mu? Yalnız değilsiniz. Bu his, sadece sizin zihninizde oluşmuyor; bu, modern dijital dünyanın hepimiz üzerinde oynadığı psikolojik bir oyunun sonucu. Bu yazıda, o sonsuz ekran kaydırma döngüsünün ardındaki şaşırtıcı gerçekleri ve zihnimizle daha sağlıklı bir ilişki kurmanın yollarını keşfedeceğiz.


Anksiyete Döngüsü: Her "Beğeni"nin Bedeli


Sosyal medyanın kaygıyı artırdığı hissi, artık bilimsel bir gerçek. Yapılan araştırmalar, sosyal medya bağımlılığı ile sosyal anksiyete arasında doğrudan bir ilişki olduğunu kanıtlıyor. Peki bu döngü nasıl işliyor? Cevap, beynimizin ödül sisteminde gizli. Her "beğeni," "yorum" veya "mesaj" bildirimi, beynimize küçük bir dopamin (iyi hissetme hormonu) patlaması yaşatır. Bu geçici keyif, beynimizi bir sonraki ödülü aramaya teşvik eder ve bizi tekrar tekrar uygulamayı kontrol etmeye yönlendirir. Ancak kontrol etme eylemi durduğunda dopamin seviyesi düşer ve geriye bir eksiklik, huzursuzluk ve kaygı hissi kalır. Böylece kaygı, platformu daha fazla kullanma ihtiyacını doğurur; bu kullanım ise döngüyü yeniden başlatarak bağımlılığı pekiştirir.


Ekran Kaydırmanın Psikolojisi: Sosyal Medya Anksiyetemizi Neden ve Nasıl Artırıyor?

Güvenli Alan Tuzağı: Sosyal Medya Anksiyeteyi Nasıl Besliyor?


İlk bakışta sosyal medya, sosyal ortamlarda yargılanmaktan korkan (sosyal anksiyetesi olan) bireyler için bir sığınak gibi görünebilir. Ancak bu "güvenli alan," aslında bir paradoksa dönüşebilir. Platformların doğasında yatan sürekli karşılaştırma kültürü, farkında bile olmadan kendimizi başkalarıyla kıyaslamamıza neden olur. Başkalarının özenle seçilmiş, idealize edilmiş hayatlarına maruz kalmak, kendi hayatımıza karşı bir "yetersizlik" hissi yaratır. Araştırmalar, şaşırtıcı bir şekilde, sadece başkalarının içeriklerine bakmanın bile (pasif kullanım) sosyal anksiyeteyi artırabildiğini gösteriyor. Kendimizle ilgili "yargılanma" korkusu, bu dijital vitrinde daha da alevlenir.


Felaket Kaydırması (Doomscrolling): Neden Kötü Haber Bağımlısı Oluyoruz?


Bir felaket anında, sürekli olarak kötü haberleri okuma ve takip etme eğilimine "felaket kaydırması" diyoruz. Bu, basit bir merak değil; beynimizin kriz anında başa çıkmak için kullandığı kusurlu bir mekanizmadır. Bu davranışın altında, durumu anlayarak bir "kontrol yanılsaması" yaratma ve tehlikeye karşı "tetikte kalma" yönündeki evrimsel içgüdümüz yatar. Ancak bu mekanizma, bizi korumak yerine daha da hasta eder. Sürekli kötü haberlere maruz kalmak, olayı bizzat yaşamamış olsak bile travma semptomları (ikincil travma) göstermemize, yoğun anksiyete, depresyon ve uykusuzluk yaşamamıza neden olabilir.


Büyük Kopuş: Genç Nesil Haberlerden Neden Kaçıyor?


Z kuşağı, haberlerle arasına belirgin bir mesafe koyuyor. Yapılan araştırmalar, bu neslin %64'ünün bilinçli olarak haberlerden kaçındığını gösteriyor. Bu bir ilgisizlik değil, bir tepkidir. Onlar, sürekli olumsuz, moral bozucu ve güven vermeyen haber akışından yorulmuş durumdalar. Peki ne istiyorlar? Hızlı ve özetlenmiş bilgi, olayların ardındaki derinliği anlatan perspektif ve kişisel gelişimlerine katkı sağlayacak içerikler... Kısacası, pasif bir şekilde felaket senaryoları tüketmek yerine, hayatlarına anlam katacak, güvenilir ve modern formatlarda bilgi talep ediyorlar.


Ekran Kaydırmanın Psikolojisi: Sosyal Medya Anksiyetemizi Neden ve Nasıl Artırıyor?

Bu gerçekler, dijital dünyayla ilişkimizin ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyor. Çözüm, "sadece telefonu bırakmak" kadar basit değil. İlk adım, bu mekanizmaların nasıl işlediğini anlamaktır. Neden kaydırdığımızı, ne aradığımızı ve bunun bize nasıl hissettirdiğini fark ettiğimizde, pasif bir tüketiciden, kendi zihinsel sağlığını koruyan aktif bir kullanıcıya dönüşebiliriz. Bu farkındalık, dijital dünyanın gürültüsü içinde kendi huzurumuzu bulmamızı sağlayacak en güçlü araçtır.


Zeynep Derin Köseoğlu

Ekolojik Evim Yazarı



Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page