Sessiz Tehlike Kapıda: BM Raporu Uyardı, Türkiye'nin %88'i Çölleşme Riski Altında!
- EE Admin
- 17 saat önce
- 3 dakikada okunur

Birleşmiş Milletler (BM) desteğiyle hazırlanan ve küresel kuraklık noktalarını mercek altına alan yeni bir rapor, gezegenimizin karşı karşıya olduğu "sessiz katil" tehlikesini bir kez daha gözler önüne serdi. Son iki yılda tarihin en ciddi kuraklıklarının yaşandığını belirten rapor, özellikle Akdeniz havzası ve Türkiye için endişe verici bir gelecek tablosu çiziyor. Peki, bu rapor Türkiye için ne anlama geliyor ve neden acil önlem alınması gerekiyor?
Türkiye'nin Kırmızı Alarmı: Rakamlarla Çölleşme Gerçeği
Raporda, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın potansiyel risklerini incelemek için Akdeniz havzasından İspanya, Fas ve Türkiye özel olarak ele alınıyor. Yarı kurak iklimi ve topraklarının parçalanmaya yatkın yapısıyla Türkiye, bu risklerden en çok etkilenecek ülkelerin başında geliyor.
Rapordaki en çarpıcı bulgu, "Türkiye'nin yüzde 88'i çölleşme riskiyle karşı karşıya" ifadesiyle özetleniyor. Bu, ülkenin büyük bir bölümünün verimsizleşme, toprak kaybı ve ekosistem çöküşü tehlikesiyle yüz yüze olduğu anlamına geliyor.
Gelecek Senaryosu: Azalan Yağışlar, Artan Sıcaklıklar
Gelecek projeksiyonları da karamsar bir tablo sunuyor. Rapora göre, 21. yüzyılın sonunda Türkiye'de yağış oranlarının %30 oranında düşmesi bekleniyor. Buna paralel olarak, ortalama sıcaklıkların da artacağı öngörülüyor. 2100 yılına gelindiğinde, özellikle ülkenin batı ve güney bölgelerinde ortalama sıcaklıkların 4-5 derece daha fazla olacağı tahmin ediliyor. Bu, buharlaşmanın artması ve su kaynakları üzerindeki baskının katlanması demek.
2030 Su Fakirliği Tehlikesi ve Tarımın Rolü
Türkiye, 2019'da OECD tarafından "su sıkıntısı yaşayan ülke" olarak sınıflandırılmıştı. BM'nin bu yeni raporu ise tehlikenin büyüdüğünü ve Türkiye'nin 2030 yılında "su fakiri" bir ülke kategorisine girme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Bu, nüfusun ve tarım alanlarının %80'inin önümüzdeki beş yıl içinde kuraklık riski yaşayabileceği anlamına geliyor. Ülkedeki su kaynaklarının %75'inin tarımda kullanıldığı düşünüldüğünde, olası bir kuraklığın hem gıda güvenliği hem de ekonomi üzerinde yıkıcı etkileri olabilir.

Kuraklık: Gezegeni Tehdit Eden "Sessiz Katil"
Rapor, kuraklığı yavaşça hayatımıza sızan, kaynakları tüketen ve yaşamları mahveden "sessiz bir katil" olarak nitelendiriyor. Bu küresel felaket, yoksulluk ve ekosistem çöküşü gibi mevcut sorunları daha da ağırlaştırıyor.
Akdeniz bölgesi, artan sıcaklıklar ve azalan yağışlarla birlikte iklim değişikliğinin ana merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bölgede kuraklık normal kabul edilse de, sıklığı ve şiddetinin 1950'lerden bu yana hızla arttığı vurgulanıyor. Her 2 derecelik sıcaklık artışının, bölgede suya erişimi %15'e kadar azaltabileceği belirtiliyor.
Rapor, kuraklığın küresel etkilerini de çarpıcı örneklerle ortaya koyuyor. Afrika Boynuzu'nda (Somali, Etiyopya, Kenya) art arda yıllarca yağmur yağmaması, son 70 yılın en kötü kuraklığına yol açtı. Bu durum, Somali'de on binlerce insanın kıtlık nedeniyle hayatını kaybetmesine, yaban hayatının yok olmasına ve en savunmasız toplulukların, özellikle kadın ve çocukların daha da zor duruma düşmesine neden oldu. Ailelerin geçim için çocuklarını zorla evlendirmesi gibi trajik başa çıkma mekanizmalarının arttığı görülüyor.
Ne Yapılmalı? "Yeni Normal"e Karşı Acil Eylem Çağrısı
Raporun yazarları, bu "yeni normale" hazırlanmaları için hükümetlere acil eylem çağrısında bulunuyor. Önerilen tedbirler arasında şunlar yer alıyor:
Güçlü Erken Uyarı Sistemleri: Kuraklığı önceden tahmin ederek hazırlıklı olmak.
Sistematik İzleme: Kuraklığın yaşamları, geçim kaynaklarını ve ekosistemleri nasıl etkilediğinin yakından takip edilmesi.
Su Kaynaklarının Yönetimi: Özellikle Türkiye gibi tarımda yoğun su kullanan ülkelerin, su kaynaklarının yönetimi ve alternatif kaynaklara yönelme konusunda ciddi yatırımlar yapması.
Sürdürülebilir Tarım Politikaları: Suya daha az ihtiyaç duyan ürünlerin teşvik edilmesi ve verimli sulama tekniklerinin yaygınlaştırılması.
BM'nin bu raporu, çölleşme ve kuraklığın artık uzak bir geleceğin sorunu olmadığını, bugünün acil bir krizi olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle Türkiye için kritik bir eşikteyiz. Topraklarımızı ve su kaynaklarımızı korumak, sadece bir çevre meselesi değil, aynı zamanda ulusal güvenlik, gıda egemenliği ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur. Bu "sessiz katile" karşı topyekûn bir bilinçlenme ve eylem planı oluşturmak, hayati önem taşımaktadır.
Comments