"Kendini Zorlama" Tuzağı: Disiplin Yerine Neşe, Merak ve Oyunla Yaşamak Mümkün mü?
- Zeynep Derin Köseoğlu
- 5 Ağu
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Ağu

Hepimizin aşina olduğu o iç ses: "Hadi, bunu da yapmalısın!" Yapılacaklar listesini bitirmek, e-postaları temizlemek, ev işlerini halletmek, egzersiz yapmak, doğru beslenmek, meditasyon yapmak, sosyal sorumlulukları yerine getirmek, kitap okumak... Liste uzayıp gidiyor. Bu görevleri yerine getirdiğimizde kendimize "disiplinli" diyor, yapamadığımızda ise "tembel" veya "erteleyen" olarak etiketliyoruz. Kendimizi sürekli bir şeyler yapmaya zorluyoruz.
Bu, modern yaşamın görünmez bir kuralı haline geldi. Her anımızı verimli geçirmemiz, her görevi tamamlamamız gerektiğine inanıyoruz. Bunu başaramadığımızda ise yetersizlik, başarısızlık ve geride kalma hisleriyle boğuşuyoruz. Kendimizi değersiz hissediyoruz.
Peki, en iyi senaryoyu düşünelim. Kendinizi bir gün boyunca mümkün olan her şeyi yapmaya zorladınız. Sonra ertesi gün de aynısını yaptınız. Ve bir sonraki gün de... Bir ay boyunca bu yoğun tempoyu sürdürdüğünüzü varsayalım. Sonunda ne olur? O ayın sonunda, yapmanız gerekenlerin listesi, yani kendinizi zorlamanız gereken şeylerin yığını, muhtemelen başladığınız noktadakiyle neredeyse aynı boyutta olacaktır.
Hiçbir şey değişmez. Bu, bitmeyen bir koşu bandında koşmak gibidir. Hâlâ yapmanız gereken, kendinizi zorlamanız gereken milyonlarca görev vardır. Bu noktada iki olası sonuç belirir: Ya her şeyin anlamsız ve cesaret kırıcı olduğunu düşünerek pes edersiniz ya da tamamen tükenirsiniz. Çünkü hiç kimse kendini sonsuza dek, her an bir şeyler yapmaya zorlayamaz. Bu sürdürülebilir bir yaşam biçimi değildir.
Alternatif Ne? Kendimizi Zorlamak Yerine Ne Koyabiliriz?
Peki, kendimizi sürekli zorlamak zorunda kalmasaydık hayat nasıl olurdu? Bu sorunun tek bir doğru cevabı yok, çünkü cevap her bireyin kendi içinde saklı. Ancak bu, keşfedilmeye değer bir yolculuk. Kendinizi görevleri yapmaya "zorlamamak" nasıl bir his olurdu?
Bu yolculukta keşfedilebilecek bazı alternatifler şunlar olabilir:
1. Oyun, Merak ve Macera Duygusu
Görevleri bir zorunluluk olarak görmek yerine, onlara bir oyun, merak ve öğrenme macerası olarak yaklaşmayı deneyin. Bulaşıkları yıkamak, bir dans olabilir. Bir rapor yazmak, yeni bir bilgiyi keşfetme oyunu olabilir. Bu bakış açısı, "zorlama"yı "eğlenme" ve "keşfetme" ile değiştirir.

2. Yavaşlamak ve Anı Takdir Etmek
Sürekli bir sonraki göreve yetişme telaşı içinde olmak yerine, yavaşlayın. Yaptığınız işin içine kendinizi bırakın. Bir işi sadece "bitirmek" için değil, o anın tadını çıkarmak, o deneyimi takdir etmek için yapın. Bir fincan kahveyi aceleyle içmek yerine, kokusunu, sıcaklığını, her yudumunu hissedin.
3. Her Şeyde Zevk ve Hayret Bulmak
En sıradan görevlerde bile bir güzellik, bir zevk veya bir hayret anı bulmaya çalışın. Pencereden giren ışığın toz zerrecikleriyle dansı, temiz bir odanın ferahlığı, yazılan bir cümlenin ahengi... Bu küçük anlar, zorunluluk hissini keyfe dönüştürebilir.
4. Bazı Şeylerin Bekleyebileceğini Kabul Etmek
Her şey "şimdi" yapılmak zorunda değil. Kendinizi zorlamak yerine, bazı şeylerin bekleyebileceğini kabul etme iznini kendinize verin. Önceliklendirme, sadece neyin önemli olduğunu değil, aynı zamanda neyin bekleyebileceğini de bilmektir.
5. Bağlantı Kurmak
Görevleri yalnız bir mücadele olarak görmekten vazgeçin. Mümkün olduğunda, görevlerinizi başkalarıyla bir bağlantı kurma fırsatına dönüştürün. Birlikte yemek yapmak, bir projeyi bir arkadaşınızla tartışmak veya sadece bir görevi yaparken sevdiğiniz bir müziği dinlemek, o anı daha anlamlı kılabilir.
6. Yaratıcılık ve Sevginin İfadesi Olarak Görmek
Yaptığınız her görevin, yaratıcılığınızın ve sevginizin bir ifadesi olduğunu kendinize hatırlatın. Sevdikleriniz için hazırladığınız bir yemek, sadece bir görev değil, bir sevgi eylemidir. Düzenlediğiniz ev, sadece bir iş değil, kendinize ve ailenize yarattığınız huzurlu bir alandır.

Kendi Alternatiflerinizi Keşfedin
Bunlar sadece birkaç olasılık. Asıl macera, bu sorunun cevabını kendi hayatınızda keşfetmektir.
Kendinizi sürekli bir şeyleri yapmaya zorlamayı bıraksanız ve bunun yerine hayatı oyun, neşe, merak ve hayretle yaşamaya başlasanız, hayatınız nasıl değişirdi?
Zorlamanın Ötesinde Anlamlı Bir Yaşam"Disiplin" adı altında kendimize uyguladığımız sürekli zorlama, uzun vadede tükenmişlik ve anlamsızlık hissine yol açabilir. Bunun yerine, görevlerimize ve sorumluluklarımıza farklı bir yerden yaklaşabiliriz. Zorunluluk ve baskı yerine; oyun, merak, takdir ve bağlantıyı koyduğumuzda, "yapılacaklar listesi" bir yük olmaktan çıkıp, anlamlı bir yaşamın parçası haline gelebilir. Belki de asıl disiplin, kendimizi zorlamak değil, hayatı neşeyle yaşamanın yollarını bulmaktır.
Zeynep Derin Köseoğlu
İletişim: zeynepkoseoglu@ekolojikevim.com.tr
Yorumlar