top of page

Modern Başarı Tanımını Sarsan Fikirler

Modern Başarı Tanımını Sarsan Fikirler

Sürekli bir koşuşturma hali, bitmek bilmeyen işler, ardı arkası kesilmeyen bildirimler ve günün sonunda yatağa yattığınızda "Bugün ne yaptım?" sorusuna verilecek anlamlı bir cevabın olmaması... Bu his size tanıdık geliyor mu? Modern hayatın temposu, birçoğumuzu meşguliyetle üretkenliği karıştırdığımız, sürekli bir şeyler ekleyerek daha fazlasına ulaşmaya çalıştığımız bir döngüye hapsetmiş durumda. Durmaksızın koşuyoruz ama sanki bir arpa boyu yol alamıyoruz.


Peki ya geride kalma hissi daha hızlı koşmanız gerektiğinin bir işareti değil de, en başından beri yanlış bir yarışta olduğunuzun bir sinyaliyse? Belki de daha iyi bir hayata ulaşmanın yolu, hayatımıza bir şeyler eklemekten değil, tam tersine bilinçli olarak bazı şeyleri çıkarmaktan geçiyordur.


Kariyer Merdiveni Bir Seçimdir, Zorunluk Değil


ABD hükümetinde çalışan bir mühendisin Reddit'te paylaştığı gerçek hayat ikilemi, kariyer takıntımızı sorgulamak için mükemmel bir örnek. Mühendis, kendisine daha fazla stres, sürekli denetim, politik oyunlar ve bolca fazla mesai getirecek "prestijli" bir terfi fırsatıyla karşı karşıya kalır. Bu pozisyon, kurumdaki ana ilerleme yolu olarak görülmektedir.


İçten içe büyük bir çatışma yaşar: Bir yanda, bu zorlu işi yapabileceğini "herkese kanıtlamak" ve ilerlemek arzusu; diğer yanda ise, tıpkı emekliliğinden hemen önce kalp krizi geçiren kendi babası gibi, yakında doğacak çocuğunun hayatında olamayan, stresle tükenmiş bir babaya dönüşme korkusu vardır. Hikayenin en şaşırtıcı kısmı ise eşinin tepkisidir. Eşi, terfiyi reddetmesini gizlice umduğunu itiraf eder. Onun için kocasının varlığı, huzuru ve sağlığı, eve girecek ekstra paradan çok daha değerlidir. Kendi yoksul çocukluğuna kıyasla zaten "zengin" olduklarını düşünmektedir.


Bu hikaye, her zaman bir sonraki basamağa tırmanmak zorunda olduğumuz fikrine meydan okuyor. Bize bir iş unvanı yerine yaşam kalitesini, dışarıdan gelecek bir onay yerine aileyi ve zihin sağlığını önceliklendirmenin ne kadar güçlü bir seçim olabileceğini gösteriyor.


"Çalışmak" Dediğimiz Şey, Modern Bir İcattır


"Daha Az Çalışarak Daha İyi Yaşamak, Bir Hayal mi?" başlıklı akademik bir makale, çalışmaya bakış açımızı temelden sarsan bir fikir sunuyor. Çalışma olgusu insanlık tarihi kadar eski olsa da, kavramın kökeninde genellikle "eziyet, çaba, acı" gibi anlamlar yatar. Ancak, çalışmanın tarih boyunca "çalışana kimlik kazandıran, onu ve yaptığı işi yücelten" bir rolü de vardır.


Düşünür Gorz'a göre,

Bugün anladığımız anlamıyla "çalışma", kapitalist sistem içinde ortaya çıkmış "Modernliğin bir icadıdır."

Bu bakış açısı özgürleştiricidir, çünkü günümüzün "koşturma kültürünün" (hustle culture) evrensel ve zamansız bir gerçeklik olmadığını, aksine görece yeni bir sosyal yapı olduğunu gösterir. Buradaki asıl mesele çalışmayı tamamen ortadan kaldırmak değil, anlam arayışımızı bizi tüketen kapitalist çerçeveden ayırmaktır.


Eğer bu sistem "icat edildiyse", yeniden tasarlanabilir.


Beyniniz Farkında Olmadan Bir "Zihinsel Enkaza" Dönüşüyor Olabilir


Dijital minimalizmin temel argümanı şudur: Sosyal medyayı kontrol etmek veya kedi videoları izlemek gibi zararsız görünen küçük dijital eylemler, arkadaşlarla yüz yüze buluşmak gibi hayatımıza anlam katan büyük ve değerli anlardan zaman ve enerji çalar.


Cal Newport'un "Dijital Minimalizm" kitabındaki tespiti durumun ciddiyetini ortaya koyuyor:


"Günlük hayatta karşılaştığımız her potansiyel can sıkıntısı anında, örneğin kuyruğa girip beş dakika beklediğinizde ya da arkadaşınız gelene kadar bir yerde tek başınıza oturmak zorunda olduğunuzda eliniz doğrudan telefonunuza gidiyorsa, beyniniz Nass’ın tabiri ile “zihinsel enkaza” dönmüş demektir; yani pürdikkat çalışmaya imkan vermeyecek şekilde yeniden yapılanmış haldedir."

Bu tespit çok sarsıcı. Çünkü can sıkıntısından her ne pahasına olursa olsun kaçarak aslında odaklanma, derin düşünme ve kendi düşüncelerimizle baş başa kalma yeteneğimizi kaybediyoruz. Farkında olmadan en değerli varlığımızı, yani zihnimizi, kendi ellerimizle sabote ediyoruz.


Modern Başarı Tanımını Sarsan Fikirler

Dijital Dünyadan Kurtardığınız Zamanda Ne Yapacaksınız?


Peki çözüm ne? Çözüm, teknolojiyi toptan reddeden bir yaklaşımdan ziyade, onunla olan ilişkimizi bilinçli bir şekilde dönüştürmektir: pasif bir tüketicilikten, amaç odaklı bir etkileşime geçmektir. "Dijital Minimalizm" kitabı ve onu uygulayan yazarın deneyimleri, bu konuda son derece pratik ve uygulanabilir adımlar sunuyor:


  • Dijital Minimalizm Defteri Tutmak: Yazar, işe bir defter alıp ilk sayfasına "Dijitalden kurtardığım zamanda yapabileceklerim" listesi yaparak başlıyor. Bu, kazanılan zamanın boşa gitmesini önleyen ve motivasyon sağlayan güçlü bir ilk adım.


  • Bilinçli Kullanım Kuralları Oluşturmak: Teknolojiyle ilişkiyi yeniden tanımlamak için net sınırlar koymak gerekiyor. Örneğin, Instagram'a sadece belirli gün ve saatlerde gönderi paylaşmak için girmek, paylaşılacak hikaye sayısını sınırlamak veya Netflix'i tek başına bir kaçış aracı olarak değil, sadece eşle paylaşılan bir aktivite olarak konumlandırmak gibi.


  • Teknolojiyi Teknolojiyle Sınırlamak: İronik görünse de, teknolojinin sunduğu araçları yine teknolojiye karşı kullanmak mümkün. iPhone'lardaki "atıl süre" özelliği ile 21:00 - 07:00 gibi belirli saatler arasında uygulamaları kilitlemek veya "uygulama kısıtlama" özelliği ile her bir uygulama için günlük kullanım süresi belirlemek, irade gücümüzün zayıfladığı anlarda bize destek oluyor.


Yazarın bu küçük adımlarla, normalden daha çok telefon kullanmak zorunda kaldığı bir tatil haftasında bile ekran süresini %50 azalttığını belirtmesi, bilinçli ve küçük değişikliklerin ne kadar büyük sonuçlar doğurabileceğinin en net kanıtı.


Hayat Gerçekten O Kadar Uzun Değil


Kariyer basamaklarını sorgulamaktan, çalışma tanımını yeniden düşünmeye; dijital dikkat dağıtıcılardan zihnimizi korumaktan, kazandığımız zamanı anlamlı eylemlerle doldurmaya kadar tüm bu fikirlerin birleştiği ortak bir tema var: Daha iyi ve tatmin edici bir yaşam, genellikle körü körüne eklemekle değil, bilinçli bir şekilde eksiltmekle mümkün olur. Çünkü "Hayat gerçekten öyle çok da uzun değil" ve günler akıp giderken, gerçekten değerli olana odaklanmak bizim elimizde.


Şimdi bir an durup düşünün: Eğer bu hafta gereksiz stresten ve anlamsız ekran süresinden sadece 5 saat kazansaydınız, o değerli zamanla gerçekten ne yapardınız?


Zeynep Derin Köseoğlu

Ekolojik Evim Yazarı



Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page