Yeni Bir Lüks Tanımı Mümkün mü?Azla Yetinmenin Estetiği Üzerine Düşünceler
- Emine Karaoğlu
- 4 gün önce
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 16 saat önce

“Zenginlik, sahip olduklarımızla değil; vazgeçebildiklerimizle ölçülmeli.”- Zygmunt Bauman
Küresel sistemler tıkanırken, gezegenin taşıma kapasitesi zorlanırken ve insan yaşamı artan bir hızla tüketim temelli bir krize sürüklenirken, “lüks” kavramı hiç olmadığı kadar tartışmalı bir hâl aldı. Lüks, bugün hâlâ çoğunlukla fazla olanla, erişilmesi zor olanla, gösterişle anılıyor. Oysa asıl soruyu uzun süredir sormuyoruz: Yeni bir lüks tanımı mümkün mü?
Lüksün Monologdan Diyaloğa Evrimi
Geçmişte lüks, bir anlatıydı. Versay Sarayı'nın altın yaldızlı kapılarında, bir Chanel defilesinin sessizliğinde veya Michelin yıldızlı bir restoranda tabakla kurulan estetik ilişki de bu anlatının parçalarıydı. Bu anlatılar, çoğunlukla sessizdi ama çok şey söylerdi: statü, erişim, ayrıcalık.
Bugünse başka bir şey mümkün. Yeni nesil, lüksü artık bir "monolog" değil, bir "diyalog" olarak kuruyor. Kimin emeğiyle üretildi bu kumaş? Bu tabak nereye ait? Bu tasarımın doğaya maliyeti nedir? Artık sorular, lüksü yalnızca estetik değil, etik olarak da sınamaya başladı.
Jean Baudrillard’ın Tüketim Toplumu kitabı sizlere bu noktada ilginç bir arka plan sunabilir. Baudrillard, modern toplumda tüketimin yalnızca ihtiyaçla değil, semboller ve statüler üzerinden işlediğini anlatır.
Sadeliğin Derinliği
Azla yetinmenin bir eksiklik değil, bir bilgelik olduğu fikri, elbette yeni değil. Japon kültüründeki wabi-sabi anlayışı, kusurlunun ve geçicinin güzelliğine duyulan hayranlıkla minimalizmi buluşturur. Burada lüks, mükemmelin değil; gerçek olanın peşindedir.
Aynı şekilde, slow living akımı da “fazladan” değil, “anlamlı olan” üzerinden bir yaşam kurar. Bir şeyin çok olması değil, onunla nasıl ilişki kurduğumuz belirleyicidir. Bu, tüketimle değil; dikkatle, özenle yaşamak demektir.
Bu yaklaşımda lüks, zamanı yavaşlatmaktır. Kalabalıktan çekilmek, düşünceye yer açmak, hikâyesi olan nesnelerle yaşamak, bir fincan kahveyi hızlıca içmek değil; onunla oturmak ve varlığını fark etmektir.

Tüketimden Anlama Geçiş
Pierre Bourdieu’nün kültürel sermaye tanımı, insanların sınıfsal konumlarını yalnızca ekonomik değil, estetik tercihleriyle de kurduklarını söyler. Ancak bugünün lüks anlayışı, bu sermayeyi sessizce yerle bir ediyor.
Çünkü artık yeni lüks “anlam üretme yeteneği”. Ne kadar çok şeye sahip olduğumuz değil, kaç nesneyle sahici bir ilişki kurabildiğimiz önemli. Bu bağlamda lüks, nicelik değil, nitelikmeselesi. Üstelik yalnızca nesneler için değil: ilişkilerimiz, sohbetlerimiz, yürüyüş yaptığımız yollar, hatta tükettiğimiz bilgi için de bu geçerli. Ludwig Mies van der Rohe’nin dediği gibi “Az, çoktan fazladır.”
Ama bu “az”, yalnızca daha az eşya değil; daha çok bilinç, daha çok dikkat, daha az gürültü demektir.
Yeni Lüks: Özen
Tüm bunlar bağlamında benim için lüks, artık şunu ifade ediyor:
• Mevsiminde ve yerel üretimle yapılmış bir öğün.
• Yağmurdan sonra kokan bir toprak.
• Kalabalıktan arınmış bir pazar sabahı.
• Sessizliğe gömülmüş bir okuma anı.
• Geri dönüştürülmüş ama ruhu olan bir kumaş.
• Ve en önemlisi: özen.
Çünkü içinde özen barınmayan hiçbir şey, gerçek anlamda lüks olamaz.
Bu konuları daha görsel ve çarpıcı bir şekilde deneyimlemek isterseniz, Andrew Morgan’ın yönettiği The True Cost belgeseline göz atmanızı öneririm. Moda endüstrisinin görünmeyen yüzünü, özellikle de "lüks" tanımının ne kadar kırılgan olduğunu düşündürücü bir şekilde gözler önüne seriyor.

Sadeleşmek Cesaret İster
Azla yetinmek, sanıldığı gibi “çekilmek” değil; derinleşmektir. Gösterişli olanın arkasındaki boşluğu fark edebilecek kadar yavaşlamak; sahip olmayı değil, temas kurmayı yüceltecek kadar incelmek gerekir.
Yeni lüks, belki de en eski bilgiyle yeniden tanışmak: Yaşam, daha fazlasında değil daha anlamlı olanda saklı.
Emine Karaoğlu
İletişim: eminekaraoglu@ekolojikevim.com.tr
Comments