top of page

Sade Yaşam Bir Farkındalık Biçimidir


Sade Yaşam Bir Farkındalık Biçimidir

Hayatı sadeleştirmek. Ne çok duyar olduk bu kavramı son yıllarda. Minimalizm diyen var, detoks diyen var, dijital arınma, eşya azaltma, insan eleme diyen var. Hepsinin anlamı aslında çok net, fazlalıkları bırakmak. 


Kalbimize, zihnimize, evimize, dolabımıza, çevremize bir dönüp bakmak yeterli olacaktır, aynı ayna tutmak gibi düşünebiliriz bunu. Gerçekten neye ihtiyacım var? Hayatımda olanların hangilerinin içi boş ve sadece yer kaplıyor?


Ben bu sadeleşme yolculuğuna kendimi yorgun hissettiğim bir dönemde adım attım. Her şey fazla geliyordu. Konuşmalar, eşyalar, sosyal çevre, dijital kalabalık…  Bu kalabalığın arasında kendimin nerede olduğuna baktım. Ben neredeydim?


İlk sadeleşme çemberim insanlarla başladı. Uzun zamandır görüşmediğim ama sırf ayıp olmasın diye hala tuttuğum arkadaşlıklar vardı. Bazı sohbetler vardı, bana bir şey katmıyordu aksine içimi daraltıyordu. O sohbetlerin ardından kendimi hep enerjisi çekilmiş hissediyordum. Böyle bir garip ağırlık çöküyor ya üstüne, işte tam öyle. Bazı görüşmeler sonrası senin böyle şeyler yaşadığın oldu mu hiç? 


Bir gün oturdum, hayatımda gerçekten kim var diye düşündüm. Kim beni olduğum gibi kabul ediyor? Kim beni yormadan yanında olmamı sağlıyor? En önemlisi de ben kimin yanında kendim olabiliyorum? Bu soruların cevabını dürüstçe verdiğimde, ne kalabalık listeler kaldı, ne dolu gruplar kaldı.


Kalabalık azaldıkça, kalanların sesini daha iyi duymaya başladım. Gerçek dostluklar, özenli ilişkiler… Gönlüm ferahladı. Hayatım ferahladı. Gerçek bağ kurduğum değerli dostlarımla daha derin, daha anlamlı anılar biriktirmeye devam ettim.


Sadeleşmenin ikinci adımı, yaşadığım alan. Evde gözüm sürekli bir yerlere takılıyordu. Bunu da kaldırayım, şunu da yerleştireyim. Sürekli bir uğraş. Özellikle küçük şeyler; biblolar, kutular, kupalar, süs eşyaları… Her birinin kendi hikayesi vardı evet ama hikayelerin çoğu bugünüme değil geçmişe ait. Geçmişi neden bugünüme taşıyayım ki? Geçmişin eşyaları, bugünün huzurunu gölgeliyorsa, bırakmak gerek. Eşyaya bağlı kalmak, bazen duygusal bir yüktür. Hafiflemek istiyorsan, bu yükü fark etmen gerekir.


Evde sadeleşmek bir terapi gibi. Eşyalarla vedalaşırken bazen zorlandığım da oldu. Ama her seferinde biraz daha kendimle, biraz daha şimdiki zamanla kaldım. Şimdi evim daha ferah. Evin içindeki hava daha rahat akıyor sanki. Ben artık eşyaları değil, yaşadığım anı görüyorum.


Sade Yaşam Bir Farkındalık Biçimidir

Sıra kıyafet dolabımda. Dolabımı açtığımda hep aynı cümleyi kurardım, giyecek hiçbir şeyim yok. Ama dolap ağzına kadar doluydu. Çünkü orada duranların çoğu ben değildim artık. Bedenime uymayanlar, tarzıma hitap etmeyenler, sırf bir gün giyerim diye tutulanlar…


Bir gün hepsini tek tek dolaptan çıkardım. Bütün kıyafetlerden bahsediyorum. Sonra aynanın karşısına geçip hepsini teker teker denedim. Her giymemde aynaya baktım. Dolabımdan çıkarmak istediğim her kıyafeti poşetledim. Tüm bunlardan sonra elimde kalanlar gerçekti. Şimdi dolabım az ve öz. Her sabah ne giyeceğimi düşünmek vakit kaybı değil artık. Kıyafet arınması kendim için verdiğim huzurlu bir karar oldu.


Aslında ruhumuzun da dolapları vardır. İçinde saklanmış anılar, söyleyemediğimiz sözler, taşıdığımız kırgınlıklar… Sadeleşmek, o dolapları da açıp içindekileri tek tek görmek ve bana artık lazım olmayanları bırakmak demektir.


Üçüncü adım dijital hayatım. Telefon. En kalabalık alanımız belki de. Bildirimler, mesajlar, takip ettiğimiz yüzlerce kişi. Günde kaç saatimizi telefonda harcıyoruz farkında mısın? Ben bir uygulamayı açıp ne aradığımı unutup, yarım saat sonra hala orada olduğumu fark ettiğim çok oldu.


Bir süreliğine sosyal medyaya ara verdim. Sessizlikle baş başa kalmak önce zor geldi. Ama sonra zihnim temizlenmeye başladı. Zaman geçtikçe dışarıda ne oluyor merakı yerini içimde neler oluyor’a bıraktı. Gerçekten önemli olanla ilgilenmeye başladım.


Hala sosyal medyadayım ama artık bilinçliyim. Bildirimler için uyku modum açık. Kimseye yetişme telaşım yok. Görmedim diye suçluluk da hissetmiyorum. Çünkü ben artık kendi içsel dünyama daha çok bağlandım.


Hayatı sadeleştirmek aslında bir karar ve bu karar dışarıdan değil, içeriden başlıyor. Zihni sadeleştirmeden hiçbir alan gerçek anlamda sadeleşmiyor. O yüzden önce düşüncelerimizi fark etmeliyiz. Bunu niye yapıyorum? Kimin için uğraşıyorum? Bu gerçekten bana iyi geliyor mu?


Sadelik, her şeyden vazgeçmek değil. Aksine, neye evet dediğini bilmek demek. Geri kalanı ise gönül rahatlığıyla bırakabilmek. Tıpkı doğa gibi. İlkbaharda yeşeriyor, sonbaharda döküyor. Ne fazla ne eksik. Ne zaman ne gerekiyorsa, onu yapıyor.


Benim sadeleşme sürecim henüz bitmiş değil. Bazen yeniden kalabalıklaşıyorum, bazen fark etmeden eski alışkanlıklara dönüyorum. Ama artık biliyorum, sade bir yaşam tek seferlik bir çaba değil, gerçekten de bir farkındalık biçimi. İçinde bulunduğun anı hissederek, fazlalıkları bırakmayı öğrenerek ve aslında azın ne kadar çok olduğunu hatırlayarak yaşayabilmek. Kendine dönmek, kendinle kalabilmek, kendini yeniden tanıyabilmek belki de kendini yeniden yaratabilmek…


Mutlulukla kalın :) 


Gizem Görhan Yağmur

Ekolojik Evim Yazarı








4 Yorum

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
Misafir
27 Eyl
5 üzerinden 5 yıldız

Kalemine sağlık 👏🌸

Beğen
Şu kişiye cevap veriliyor:

Teşekkür ederim🙏🏻🌸

Beğen

Misafir
27 Eyl
5 üzerinden 5 yıldız

Bazı vedalaşmalar yaşanmalı🍃

Beğen
Şu kişiye cevap veriliyor:

Anlamlı vedalaşmalar dediklerimizden🙏🏻

Beğen
bottom of page